Mustafa Kemal, Cumhuriyet ve Demokrasi…


İbrahim Arslan

İbrahim Arslan

28 Ekim 2016, 20:08

Anlam itibariyle Cumhuriyet; “ halkın egemenliğini, kendi elinde bulundurduğu ve bunu, arasından seçtiği milletvekilleri aracıyla kullandığı” bir devlet şekli,” halkın, halk tarafından, halk için idaresi” ise Demokrasi olarak tanımlanmaktadır. Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Zira dünyada uygulama itibariyle, Demokratik Cumhuriyet yönetimlerinin yanı sıra dini temellere dayalı “ dinsel” ve devletin bir kişinin mutlak hâkimiyeti çerçevesinde yönetildiği “ Oligarşik Cumhuriyet” yönetim biçimleri de bulunmaktadır. 
O nedenle de Cumhuriyet yönetimini, Demokrasiden bağımsız olarak değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Büyük önder Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkemizde, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan etmişlerdir; fakat aslında 23 Nisan 1920 tarihinden itibaren, Cumhuriyet yönetiminin alt yapısını oluşturmaya başlamışlardır.  
23 Nisan 1920’de “egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu” belirtilmiş ardından da bu yeni düzenin kurulması için hızla çalışmalar yapılmıştır.
1922 yılında Padişahlık ve Saltanat hukuken kaldırılmıştır. TBMM önce; 1 Kasım 1922 de  “Halifelikle”, “Saltanatı” birbirinden ayırmış ve  Saltanatı kaldırmış, ardından da 3 Mart 1924 tarihinde de Halifelik ile Şeriye Evkaf Vekâleti tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Bu düzenlemeler ile Cumhuriyetin Demokratik-Laik ve Hukuk devleti anlayışıyla geleceğe taşınması hedeflenmiştir. 
Mustafa Kemal’in;  “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk; o, on yaşını doldururken demokrasinin bütün gereklerini sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.” sözlerinin yanı sıra;                    “ Binaenaleyh demokrasi prensibinin en asri ve mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli cumhuriyettir.” ifadeleri, Cumhuriyet yönetim sisteminden geniş anlamda demokrasiyi anladığını ortaya koymaktadır.  
Nitekim bu temel demokratik siyasal anlayış, kuruluşundan günümüze kadar yazılan ve halen yürürlükte bulunan bütün Anayasalarımızda varlığını sürdürmüştür.
Mevcut Anayasamızda da; Türkiye devletinin şeklinin bir Cumhuriyet, ilkelerinin ise demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu, egemenliğin, kayıtsız şartsız Millete ait ve milletlin egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yasama-yürütme ve yargı eliyle kullanacağı düzenlenmiştir.
Öte yandan; egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı, hiçbir kimse veya organın, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı da hüküm altına alınmıştır.
Aradan geçen 93 yıllık zaman diliminde, başta bölgemiz olmak üzere dünyada yaşanan gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimizde, Demokratik-Laik, Sosyal Hukuk devleti ilkelerini içeren cumhuriyetimizin kurucu iradesinin, ne kadar haklı ve müthiş bir gelecek öngörüsü ile davrandığı kanıtlanmıştır.
Başkanlık sistemi ve egemenlik yetkisinin bir kişinin elinde bulundurulmasını sağlamaya yönelik girişimlere karşı;
Demokratik-Laik, Sosyal bir Hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin sonsuza dek payidar kalması dileklerimle, hepimizin bayramı kutlu olsun.


 


 



 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.