Kazım Kurt'un korkusu

Kazım Kurt seçimi kaybedecekleri konusunda endişeli. Bence yersiz bir endişe, korku yahut panik

Kazım Kurt'un korkusu
11 Temmuz 2023 Salı 15:22

CHP seçim sonrası içinden nasıl çıkılacağı hala belirsiz bir kriz durumunu yaşıyor. Bunun nedeni krizin ağırlığı, yahut çapı değil. Nedenleri ve çözüm tarzı konusunda çoğunlukça kabul edilen bir görüşün oluşturulamaması. Krizin siyasallaştırılamayıp, çözüm arayışlarının hala güç dengeleri ve statü ilişkileri üzerinden yürütülmesi.

Pek çok itirazın aynı öğütücü çuvala konduğu, bir program çerçevesinde talebin dillendirilmediği, yaşanan seçim yenilgisinin hazmı konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığı bu sürece, kişi ve grupların siyasi kariyerlerinden duyduğu endişe de eklenenince siyasi mücadele olarak sunulanın şey çok da izlenilir olmuyor, yahut akılda kalıcı bir yanı kalmıyor.

CHP içindeki bu tartışmalara son olarak Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt dahil oldu. Eskiden tanıdığım Kazım Kurt  karşıma isterlerse Recep Tayyip Erdoğan’ı koysunlar fark etmez derdi. Şimdi çok fazla tanımadığım kanaatine varıyorum. Çünkü; kayıptan söz ediyor.

 Yahut, iki dönem belediye başkanlığı yapmış bir kişinin icraatlarına güvenip, rakiplerinin kazanma ihtimalini ağzına bile almaması makam sahibi olmanın şanındandır.

İşin matematiğini yapıp ittifak kurulmaması halinde kendilerinin kaybetme ihtimalini koyuyor ortaya Kurt. Nitekim son seçimde Eskişehir’deki oyların oranına bakıldığı zaman İYİ Parti’nin olmaması durumunda Kurt’un hesabı doğru. Oy oranları göz önüne alındığında İYİ partisiz bir CHP Eskişehir’de kazanamıyor. Ancak siyasette hiçbir zaman sayılar yan yana konarak hesap yapılmaz. Seçime gidilirken verilen mücadeleler, yapılan müzakereler, 2 kere 2’yi beş yapabiliyor.

 Matematik doğru ancak bakış açısı yanlış.

Neyi örgütlediğin, neyi hedeflediğin yahut resmin ne tarafından baktığın ile alakalı zannediyorum.

Bu noktada Kazım Kurt’un siyaset yapma tarzına bakalım isterseniz.

 Bir kere Kazım Kurt hep bir karşıtlık üzerinden kendisini siyaset dünyasında var etmeyi seviyor.

Örneğin bir dönem STK başkanlarını hedef alarak patronalara “yalaka” dedi.

Patronların karşısındaydı ama kimden yana olduğunu net bir şekilde ortaya koyamadı.

Nitekim zaman ilerledikçe yalaka dediği patronlarla aynı fotoğraf karesinde, etkinlikte yer aldı.

Hasılı o masada hep var oldu.

TOKİ’yi haklı olarak eleştirdi bana kalırsa, ancak TOKİ’ye karşı olduğu kadar neden yana olduğu anlaşılamadı.

Nuray Akçasoy’a karşıydı. Desteklediğini yanında tutamadı.

Bürokratların siyasete karışmasına şiddetle karşı çıktı. Kendi bürokratının siyaseti dizayn ettiğini unuttu.

Ataç’a karşıydı. Bu karşıtlık bir dönem Yılmaz Büyükerşen ile yan yana düşmesine sebep oldu.

Ancak Büyükerşen ile hiç yan yana gelmedi, gelemedi.

 Şimdi Büyükerşen’e de karşı.

Bir takım medyaya savaş açtı.

Nasıl bir medya istediğine ilişkin tek bir kelam etmedi.

 Sadece kalemi olanlara kalemini satmamayı tembih etti.

Satacak çok şeyi olanlara tek bir söz bile edemedi.

Hasılı, kavga etmekteki maharetine güvendi. Kavgaların sayısı arttıkça o anlı şanlı kavgalar nitelik bakımından hep daha geriye gitti.

Bir yerden sonra kavgaları inandırıcılığını yitirdi.

Şimdi kimse Kazım Kurt ile kavga etmiyor. Mindere davet ettiği minderden kaçıyor. Pek çoğu selam verip geçiyor.

Geriye CHP genel başkanı kaldı, onunla da kavga etmeye başladı.

Kurt’un korkusu bana kalırsa kavgada yenilmek değil, kavga edecek adam bulamamak.

İşin psikosiyasal görüntüsü bu varın kim yahut kimler değişmeli siz karar verin.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.