Cumhurbaşkanı Erdoğan neden küfürlü konuşuyor?
Soner Uçak yazdı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli incelemelerde bulunmak üzere depremin vurduğu Osmaniye'ye yaptığı ziyarette 'Kızılay nerede' diyenleri hedef aldı. Erdoğan, "Çıkmış biri Kızılay nerede diyor, be ahlaksız be namussuz be adi... Günde 2.5 milyon insana bu Kızılay yemeğini ulaştırıyor. Bir ülkede kendi kurum ve kuruluşuna bu denli ahlaksızca bulaşmak yenilir yutulur değil. 300 bin çadır kuruluyor" dedi.
Şahsi televizyon tarihinde Reha Muhtar’a maruz kalanların hatırlayacağı üzere “nerede bu devlet nerede bu millet” sözü rutindendi. Devleti olması gerektiği yerde göremeyen, en azından “devlet neden burada yok” diye düşünenler Reha Muhtar’ın bizlere armağan ettiği o söze sarılıyordu; “Nerede bu devlet nerede bu millet”
Devlet, bir şekilde orada olmaya, en azından orada olduğunu hissettirmeye çalışıyordu. Bazen devletin kendisini hissettirme çabası vulgar bir hal alsa da, en nihayetinde en üst makamdaki birinden küfür işitmeme gibi bir lüksümüz vardı. Ki; orada olup olmadığını sorduğumuz kurumun devlet olduğunu hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.
Şimdi “Kızılay nerede?” sorusuna verilen cevap daha doğrusu edilen küfre baktığımızda baya bir geriye gittiğimizi konusunda hem fikiriz zannediyorum. Önceleri, devletin en üst kesiminden hiçbir zaman böyle namussuz ile başlayan bir ispat çabası görmedim. En azından hatırlamıyorum. Ancak adet olduğu üzere, biri Ecevit’in, Demirel’in yahut Özal’ın küfürlü bir demecini bulup yazının altına iliştirebilir. Günümüzde saydığım isimlerin küfürlü demeçlerine de ihtiyaç yok üstelik. İnsanlar her yazıyı, her fotoğrafın üstüne yapıştırabiliyor, bir trollük marifetiyle. Belki de, İnönü’nün namusluların en az namussuzlar kadar cesur olması gerektiğini tembihlediği söz bulunup İnönü’nün resmine iliştirilir “bak gör İnönü de namussuz demiş” denebilir. Sorun burada değil.
Atatürk’te dahil devleti yöneten herhangi bir ismin orada olduğu gösterme çabası küfürle olmaz, en azından olmamalı.
Peki; Erdoğan neden bu kadar öfkeleniyor.
Bazen insanların kaldıramayacağı yükler vardır.
“Bu yükün tamamını benim omuzlarıma verin, ben kaldırırım” diyerek, ve en azından kendi taraftarlarını bu yükü kaldıracağına inandırdıktan sonra, kaldıramayacağını anlayınca kontrolü kaybediyor insan.
Bu kez yük fazla.
Erdoğan bu yükü ülkenin tamamı ile paylaşmak yerine, yine himayesinde gördüğü kurum ve kuruluşlarla sırtlanmaya çalışıyor.
Bir bakıyorsunuz kamu kurumlarına yardım bağışında bulunduruyor.
Bir bakıyorsunuz yardımları koordine etmek yerine tek elden dağıtılmasını istiyor.
…40 binden fazla cenaze, taşınamayacak kadar umutsuzluk, bir sürü yıkılan yuva…
Çok zor...
İktidarı tek elde toplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek başına bu yükün altından kalkması mümkün görünmüyor.
"Verin yetkiyi görün etkiyi" denildiği günden itibaren, toplum olarak pek çok etkiyi, tepkisiz bir şekilde geçiştirmeyi başardık. Şimdi zannediyorum aynı yetkilerin AK Parti ve Erdoğan’ı nasıl etkilediğini daha çok konuşup, tartışacağız.