Bu düzenleme bir iç savaş düzenlemesidir

Avukat Pınar Çelik Arpacı, esgündem26.com’a yaptığı değerlendirmede, kanun hükmünde kararname ile 15 Temmuz ve devamı niteliğindeki olaylara müdahale eden sivillere dokunulmazlık getirilmesini iç savaş düzenlemesi olarak nitelendirdi.

Bu düzenleme bir iç savaş düzenlemesidir
26 Aralık 2017 Salı 12:17

Ülkemiz KHK ile yönetiliyor malumunuz. Sabaha karşı çıkarılma özelliği taşıyan bu KHK’lardan sonuncusuyla pazar sabahı karşılaştık. Ancak her KHK bir hukuk garabeti olsa da 696 sayılı KHK insan hakları, savunma hakkı ve ceza yargılaması alanında birçok sorunlu hüküm barındırmakta.

Öncelikle çıkarılan KHK’ların OHAL’in ilanına yol açan sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik tedbirlere ilişkin olması gerekirken; Bakanlar Kurulu TBMM yetki alanına giren her konuda KHK çıkarmakta. Bu durum meclisin işlevsizleşmesine sebep olmakta. Kış lastiğinden kısmı af sayılabilecek 15 Temmuz olaylarına müdahale eden sivillerin cezasızlığını öngören düzenlemeye kadar birçok değişikliğin Bakanlar Kurulun tarafından çıkarılan KHK’larla yapıldığını görüyoruz.

Savunma hakkı kısıtlanmaktadır

696 Sayılı KHK ile uluslararası mevzuata uyumlu hale getirilmek için yıllarca çaba harcanan birçok ceza ve ceza usul normu savunma hakkını ihlal edecek şekilde değiştirildi. 

Zorunlu avukatlığın öngörüldüğü hallerde avukat duruşmaya katılmadan dava devam edemezken yapılan değişiklikle avukatın mazeretsiz olarak duruşmayagelmemesi durumunda yargılamanın devam edebileceği kararlaştırılmıştır.

Yapılan değişiklikle Yargıtay’ın üye sayısı yüz civarında, Danıştay’daki üye sayısı 16 artırılmıştır. Ancak Yargıtay’da üye sayısı artmasına rağmen son KHK ile temyizde duruşma hakkı kısıtlanmaktadır.10 yıl veya daha fazla hapis cezası verilen dosyalarda Yargıtay sanığın veya katılanın istemi üzerine zorunlu olarak duruşmalı yargılama yapmaktaydı. Bu durum uzun süre hürriyetinden mahrum kalacak kişinin Yargıtay önünde kendisini ifade etmesine engel olacaktır. Yapılan bu değişiklik FETÖ davaları sonrasında Yargıtay’ın iş yükü artacağı bahane edilmesi ve mahkemelerin görevinin adaleti sağlamak mı yoksa hızlı karar verip dosyaları bir an evvel arşive göndermek mi sorusunu hükümetçe verilen bir cevaptır.

Yine yargının hızlanması için duruşmada okunması gereken zorunlu belge ve tutanaklar sadece “anlatılması” şeklinde değiştirilmiştir. Dava dosyasındaki belgeler bilmeden savunma yapılması istenen sanığın savunma hakkı bu açıdan da sınırlandırılmaktadır.

Son olarak Ceza İstinaf daireleri, ilk derece mahkeme kararlarını hükmün gerekçeyi içermemesi ve savunma hakkının sınırlandırılmış olması gerekçeleriyle bozamayacaklar. Yani savunma hakkı mı yargılamanın hızlı yapılması mı sorusuna yine hızlı yargılama cevabı veren düzenlemelerle; ilk derece mahkemesinin sanığın savunma hakkını kısıtlamasını kararı bozma gerekçesi yapamayacak.

Tek tip yaşama giden yolda, tek tip kıyafet        

696 Sayılı KHK ile Ceza İnfaz Yasasında yapılan değişiklik ile tek tip kıyafet uygulamasına geçildi. Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanlar, duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları durumunda, ceza infaz kurumu idaresince verilen giysileri giymek zorundadır şeklindeki düzenleme insan hakları açısından son derece kaygı verici.

Bu düzenlemeyle Anayasayı ihlal, Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, yasama organına karşı suç, hükümete karşı silahlı isyan suçlarından tutuklu ve hükümlü olanlar badem kurusu renginde tulum giyecekler.

Bu maddeler dışında kalan diğer suçlardan tutuklu ve hükümlü olanlar ise gri renginde tulum giyecekler. Kadınlara tulum giyme zorunluluğu getirilmezken çocuklar ile hamile kadınlar tek tip giysi uygulamasının kapsamı dışında bırakılmış.

Tek tip kıyafet uygulamasında zorunlu tutulan bu giysiler bir cezalandırma yöntemine dönüşüyor. Bu giysiler ile sanığın kendine olan güveni ve öz benliği üzerinde bir baskı kurulmaya çalışılıyor. Üstelik getirilen bu düzenleme ile mahkumların cezaevi dışına bu kıyafetle çıkarılması özellikle belirtilmekte, düzenlemenin amacının mahkumları kamusal alanda rencide etmek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Tek tip kıyafet tamamen reddedilmesi gereken bir düzenlemedir. Ancak 696 Sayılı KHK ile hem tutuklular için hem hükümlüler için bu uygulama getirilmiş masumiyet karinesine aykırı davranılmıştır. Sanık bu tulum ile mahkeme önüne çıkacak, belki fotoğrafıçekilecek, basında yer alacakancak yargılama sonunda beraat ettiğinde yaşadığı bu süreç sebebiyle lekelenmeme hakkı ihlal edilecektir.

ABD’de yapılan bir araştırmada mahkemeye mahkum kıyafetleriyle gelinmesi halinde sanıkların jüri tarafından suçlu bulunma olasılığının arttığı tespit edilmiştir. Tek tip giysi uygulaması kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bir uygulamadır. Birçok ülkede bu uygulama mahkûmların ıslahına yardımcı olmadığı ya da insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle yıllar önce bırakılmış.

Linç cezasız kalacak

Yapılan düzenleme şu şekilde; “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”

Burada terör eylemleri ve bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması denilmekte. Şu an ülkemizde gazeteciler, milletvekilleri ve muhalif birçok kişi terör suçlarından yargılanmakta. Ülkemizde terör kelimesinin bu kadar sık ve rahat kullanıldığı başka dönem var mı bilemiyorum. Her şey terör faaliyeti,  herkes terörist.

Gezi eylemleri sürecinde göstericilere balta ile saldıran sivil kişiler vardı hatırlayacaksınız. Geziyi hükümeti devirmeye yönelik bir faaliyet olarak tanımlarsanız o balta ile saldıran kişi birilerini öldürse bu düzenleme mantığı ile cezasız kalabilecek.

Yapılan bu düzenleme bir iç savaş düzenlemesidir.  Siyasi iktidar gibi düşünmeyen kişilerin siyasal iktidar yanlıları tarafından linç edilmelerine hukuksal koruma getirilmiştir.

Bu düzenlemenin benzerini 1934 yılında Hitler Almanya’da uygulamıştır. Hitler bir dönem ortak çalıştığı ancak ileride kendisine tehdit olacağını düşündüğü SA isimli Nazi unsurlarını ortadan kaldırmıştır. SA’ların ortadan kaldırılmasını anlamakta zorlanan Almanlara Hitler, bugünün Türkiyesin de yaşayanlara çok tanıdık gelen açıklamalar yapılmıştı.

Operasyon gecesi Hitler, kendisini dinleyen kalabalığa, SA’yı“dünya tarihindeki en büyük ihanet” ile suçladığı konuşmayı yaparken, emrindeki Naziler de Almanlara, “SA’nın darbe hazırlığında olduğunu” yaymıştı. (http://sendika62.org/2017/12/hitler-akpnin-696-sayili-ic-savas-khksini-1934de-imzalamis-463883/)

Yüzlerce kişinin öldüğü katliam sonrasında Hitler’in yayımladığı tek cümlelik kararnamede “Vatan hainliğindeki saldırıları önlemek için 30 Haziran, 1 Temmuz ve 2 Eylül 1934’te alınan tedbirler, hukuk devletinin kendini savunması olacaktır.”

Nazi Almayasında yaşanan bu süreç şu an ülkemizde sivil militarist güçlerin 696 Sayılı KHK ile koruma altına alınması ile tekrar yaşanmaktadır.

Bir hukukçu olarak artık sabaha karşı çıkan KHK’lar ile uyunmak istemiyorum. Meclisin kanun çıkarma yetkisinin elinden alındığı bir ortamda ne hukuk devletinden ne kişi hak ve özgürlüğünden bahsedilemez. Olağanüstü Hal bir an evvel kaldırılmalı, o dönemde alınan hukuk dışı kararlardan bir an evvel dönülmelidir.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.