CAATSA yaptırımları, Eskişehir Havacılık ve Savunma sanayini derinden etkileyecek

Havacılık ve savunma sanayine yönelik son yayınlanan ABD yaptırım kararları kısa, orta ve uzun vadede Eskişehir savunma sanayi üzerinde ciddi etkilere yol açacak.

CAATSA yaptırımları, Eskişehir Havacılık ve Savunma sanayini derinden etkileyecek
25 Aralık 2020 Cuma 12:12

Dünya Gazetesi’nden Tülay Taşkın ve Ayşe Kaytan Uçak’ın haberine göre; Boing ve F-35 krizinin ardından zaten büyüme rakamlarını revize etmek zorunda kalan Eskişehir havacılık ve savunma sanayi sektörü, yeni yaptırımlarla daha büyük bir açmaza girecek.

İki ana sanayi, onlarca yardımcı sanayi ile 500 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren ve Eskişehir’in toplam ihracat rakamının yüzde 20’sini karşılayan havacılık ve savunma sanayi, dış ticaret fazlası veren ve yüksek katma değer yaratan yapısıyla Eskişehir’in en önemli sanayi sektörü olarak toplam istihdamın yüzde 24,5’ini karşılıyor. Yaptırım kararları sebebiyle ihracat ve istihdam kaybıyla karşı karşıya kalacak sektör, en önemli sorunu ise yaptırımlar içinde bahsedilen ve ABD tarafından verilen “Export License” izinlerinde yaşayacak. Bu izinler yenilenmezse, firmalar devam eden ve yeni başlayacak olan ABD ve bağlantılı kaynaklar tarafından sağlanan ürün ve hizmetleri içeren projelerde yer alamayacak.       

           

KESİKBAŞ: “karamsar bir tablo ile karşı karşıyayız”

ABD’nin, Rusya'dan S-400 sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye'ye bazı yaptırımlar uygulama kararının doğru olmadığını ve kabul edilemez bulduklarını söyleyen Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Türk Savunma sanayinin her geçen gün güçlendiğini ve tüm dünyada imrenilerek takip edildiğini belirtti. Kesikbaş, “Eskişehir'in 2,5 milyar dolarlık toplam ihracat rakamı içerisinde yaklaşık yüzde 20'lik önemli bir paya sahip olan havacılık ve savunma sanayi sektörünün ABD'nin Türkiye aleyhine aldığı yaptırım kararlarıyla olumsuz yönde etkilenmesi muhtemeldir. Aslında ABD Türkiye'yi F-35 programından 2019’da dışlamasıyla zaten en ağır yaptırımı yürürlüğe koymuştu. F-35 Türkiye’nin hava savunması için stratejik önemde bir projeydi. Çalışmaları yaklaşık 20 yıldır süren F-35 projesinde Türkiye 9 ortak üreticiden biriydi ve 120 uçaklık siparişle aynı zamanda üçüncü büyük alıcı haline gelmişti. Projenin başlangıcından itibaren ABD’ye neredeyse 1,5 milyar dolar ödenmişti. Türkiye'nin bu projede sadece müşteri değil aynı zamanda üretim ortağı olması ve özellikle motor parçalarının Eskişehir'de üretilmesi, alınan yaptırım kararlarının Eskişehir'e yansımalarını kaçınılmaz kılıyor. Buna bir de pandemi döneminde neredeyse durma noktasına gelen sivil havacılık sektörünün içinde bulunduğu durum da eklenince ne yazık ki karşımıza karamsar tablo çıkıyor. Bu anlamda 2021'in sektör için zor bir yıl olacağını söylemek mümkün” dedi. Ancak uzun vadede bu yaptırımların devam etmesi Türkiye'nin özellikle milli uçak ve milli helikopter projelerinin hızlanması sonucunu da doğurabileceğini ifade eden Kesikbaş, “Bu da ülkemizin son yıllarda ciddi yükseliş kat ettiği havacılık ve savunma sektöründe sınıf atlamasını sağlayabilir. Hiç şüphesiz böyle bir senaryoda Eskişehir'in alacağı rol büyük ve stratejik olacaktır” açıklamasında bulundu.

           

KÜPELİ: “Görüşmelerle orta yol bulunmalı”

Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli, “ABD’nin ülkemize ve bazı üst düzey kamu yetkililerimize karşı aldığı yaptırım kararı bizleri üzmüştür” diyerek, ABD ve Türkiye arasında uzun yıllara dayanan askeri, ekonomik, siyasi ve stratejik iş birliği ilişkileri bulunduğuna işaret etti. Küpeli, “Ülkemizin savunma sanayinin özellikle de havacılık sanayiinin gelişmesinde ve teknoloji transferi konusunda ABD’li global büyük firmaların önemli katkıları olmuştur. Söz konusu firmaların havacılık sanayimiz açısından, Eskişehir’de çok ciddi boyutta yatırımları ve ticari ilişkileri vardır. Eskişehir’den yılda 500 milyon dolar düzeyinde sivil ve askeri havacılık sanayiine yönelik ürün ihracatı yapılmaktadır. Yine aynı şekilde Eskişehir’in dış ticaret rakamlarında ülke olarak, ABD hem ihracat hem de ithalat bakımından ilk sırada bulunmaktadır. Bu tür yaptırımlar ya da uygulamalar yerine, konuların görüşerek ve orta bir yol bulunarak halledilmesi gerekir. Ticari ilişkilerin her yıl daha da gelişmesinin her iki tarafa da ciddi kazanç sağladığının unutulmaması gerekiyor” dedi.

Sektörde faaliyet gösteren firma yetkilileri Amerika yaptırımlarını değerlendirerek, zaten yüzde 60-70 civarında küçülen sektörün bu yaptırımlar sayesinde daha büyük bir sıkıntıya gireceğini belirttiler. Kazanılmış kabiliyetlerin kaybedilmemesi gerektiğini savunan sektör temsilcileri, bazı önlemlerin alınmasını ve sektörün desteklenmesini istediler.

Savronik Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman;

                   

Şartlar ne olursa olsun, CAATSA yaptırımları sürecinde, kayıtsız ve şartsız devletimizle birlikteyiz. Üzerimize düşen görevleri de eksiksiz yerine getirmeye amadeyiz. Bu aşamada, CAATSA çerçevesinde, Savunma Sanayi Başkanlığı taşeronlarına veya Türkiye Cumhuriyetine hizmet veren kurumlara yaptırımlar uygulanmayacak gibi duruyor. Tabi, yaptırımların şiddeti, krizin nasıl gelişeceğine bağlı. Türkiye tarafı, olumlu mesajlar veriyor. Krizi tırmandırmak istemiyor. Benzer mesajları ABD tarafından da görüyoruz. Krizin tırmanmaması hem ülkemizin hem de ABD’nin ortak çıkarıdır. Bir şekilde krizin çözülmesini bekliyoruz. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, krizin tırmanması halinde, bugün öngörülmesi zor yaptırımlarla karşı karşıya kalabiliriz. Krizin tırmanması halinde, ABD’den tedarik ettiğimiz malların özellikle elektronik komponentlerin Avrupa ve Uzak Doğu kaynaklarından temin etme yoluna gideceğiz. Zaten, birçok elektronik parçayı Taiwan, Tayland, Malezya, Japonya ve Çin’den alıyoruz. CAATSA kararlarının, bize mal satan Uzak doğu firmalarını da bağlayıcı olup olmadığına bakmak lazım. Şimdilik bir sorun gözükmüyor. Savronik gibi, mühendislik birikimleri ileri düzeyde olan firmalar, krizlerden beslenir, zor günlerde projelerine milli, yerli ve özgün çözümler üretirler, yaptırımlar bu anlamda fırsata bile dönüşebilir.

Alp Havacılık Programlar Direktörü Bora Çalışkan:

ABD tarafından alınan yaptırım kararı genel bir kısıtlama olmaktan ziyade belli koşullara dayalı bir kısıtlamadır. Bu kapsamda Savunma Sanayii Başkanlığı’nın dahil olduğu ihracat lisanslarının tarafı olan şirketlerin lisans özelinde ayrı bir inceleme yaparak nasıl etkileneceklerini belirlemeleri uygun olacaktır. SSB’nin taraf olduğu ve daha önceden onayı alınmış aktif ihracat lisansları ile iş yapan firmaların bu süreçten etkilenmelerini beklemiyoruz. Ancak söz konusu lisanların sürelerinin bitmesi halinde yenilenmeleri mevcut koşullarda pek mümkün görünmemektedir. Yaptırım kararları şirketlerin kontrol alanının oldukça dışında devletlerarası politik konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu tip durumlar önlem almanın çok da kolay olmadığı durumlardır. Herkes gibi bizim de devletimizden beklentimiz öncelikle ülkemizin menfaatlerini dikkate alarak, sektörümüzün etkilenmeyeceği şekilde konunun biran önce tüm tarafların yararına olacak şekilde sonuca kavuşturulmasıdır.

2020 yılına iyi başlayan havacılık sektörü Mart 2021’de oraya çıkan ve tüm dünyayı derinden etkileyen COVID-19 sebebiyle zor günler geçirdi. Özellikle sivil havacılık alanında gelen seyahat kısıtlamaları, uçuşların durması ve büyük oranda azalan uçak ve yolcu trafiği havayolu firmalarını ve uçak üreticisi firmalarını oldukça olumsuz etkiledi. Bu olumsuz etkilenmenin bir yansıması da tedarik zincirinde görüldü. Ticari havacılık alımındaki sipariş azalmaları ortalama %40 oranında gerçekleşti. Ancak pandemi de kat edilen yol ve gelinen nokta itibarı ile 2021 yılının 2020’ye kıyasla çok daha iyi geçeceğini ve 2019 yılı değerlerine ulaşılmasa da bir toparlanma yaşanacağını öngörüyoruz.

EJS Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Musubeyli;

Yaptırımlar konusunda iki senaryo var. Kötümser senaryoda, CAATSA yaptırımlarının tavizsiz bir şekilde uygulanması halinde Savunma Sanayi Başkanlığı, projelerinde ABD ürünlerini kullanamayacak. Söz konusu projelerle ilgili teslimat ertelemeleri, sipariş iptalleri vb. kısa bir süre içerisinde görüşülmeye başlanacaktır. Ardından da artçı dalga olarak ABD firmalarının CAATSA yaptırımları ile doğrudan ilgisi olmasa bile, korunaklı bölgede kalmak adına, Türk savunma ve havacılık firmaları ile iş ilişkilerini gözden geçirerek, alternatifler yaratmak yoluna gidebileceklerdir. Sektör üzerine ana etkisi de aslında bu tür bir genel yaklaşım değişimi gerçekleşirse yaşanacaktır. İyimser senaryoda, CAATSA yaptırımları kağıt üzerinde kalacak, sadece kısıtlı etki alanıyla, sektörün dar bir alanını etkileyecektir. Bazı ara formüllerle, Türkiye’nin savunma ve havacılık sektörünün ihtiyacı olan mallar yine ABD tarafından tedarik edilecektir. Bu durumda da yine sektöre kısıtlı bir daraltıcı etkisi olacaktır. Aslında bu tür jeo-politik risklerin bütün yatırımlarda göz önüne alınması gerekiyor. Zira Türkiye birçok etkenden dolayı bu tür risklerin etkin olduğu bir ülke. Fakat Covid-19 salgını nedeniyle zaten oldukça zor günler yaşayan havacılık sektörü, 2020 yılı ilk 6 ayı içerisinde neredeyse yüzde 70 daraldı. Havacılık ve savunma sanayi sektörünün gelişmesi için işbirliklerinin ve iş fırsatlarının arttırılması öncelikli olarak düşünülmelidir. Örneğin, bu tür yüksek bütçeli ve uluslararası arenada çeşitli yaptırımlara konu olabilecek satın almalarda, en azından projenin bir kısmının Türkiye’de yerli sanayiciler tarafından ürettirilmesi ve/veya bir kısım montaj, bakım, vb. konulu teknoloji transferi pazarlık unsuru olarak masaya konulmalıdır. Pandemi süreci ve jeo-politik risklerin sakinleştiği dönemde, özellikle birçok konuda Çin’in alternatifinin aranılmasından dolayı, Türkiye’nin önünün oldukça açık olduğunu da görebilmekteyiz.

Alfa İleri Teknoloji Savunma ve Havacılık Şirketi Genel Müdürü Dr. Arda Sürmeli;

CAATSA yaptırımlarının kısa vadeli sınırlı ve uzun vadeli geniş etkileri olacağına inanıyorum. Kısa vadede bu sektördeki yatırımcılar ve çalışanlar için stresli, hırpalayıcı ve belki de yıkıcı olacaktır. Ancak uzun vadede Türkiye’ye ve kentimize bir fırsat sunacağına inanıyorum. Şöyle ki eğitim, teknoloji, üretim, sınırlı kaynakların tahsisi ve dış ilişkiler konularında bir öz eleştiri yapabilir ve gerekli düzeltici faaliyetleri yapabilirsek uzun vadede kazançlı çıkarız. Ülkemizin F35 tedarik zincirinde üstlendiği vazifeler hem teknoloji kazanımı hem de ekonomik kazanımlar açısından bizler için son derece önemlidir. Türk firmalarımız; haberleşme, aviyonik ve fren sistemlerinde, gövde – kanat – motor parçalarının, iniş takımlarının, yakıt pompasının imalatında önemli görevler üstlenmiş durumdadır. Program boyunca yaklaşık 9 milyar dolarlık bir iş hacmi hedeflenmekteydi. Eskişehir’de bulunan birçok firmamız da bu iş hacminden pay almış, yatırım yapmış ve istihdam yaratmıştır. Türkiye’nin F35 tedarik zincirinden çıkartılması tabi ki bu firmaların nakit akışlarını son derece olumsuz etkileyecektir. Kısa vadede; küçülme, istihdam azalışı, birleşmeler, satın almalar ve belki de çıkışlar söz konusu olabilecektir. Bundan sonraki dönemde CAATSA yaptırımlarının genişlemesi durumunda sıkıntılar daha da artacaktır. Görünen o ki önümüzde zorlu ve belirsiz bir dönem bulunmaktadır. Savunma ve havacılık sektörü meşakkatli bir sektördür. Bilgi, teknoloji ve tecrübe birikiminin oluşması, tanınırlığın sağlanması, kabul ve güvenin oluşması için uzun yıllar geçmesi gerekmektedir. Eskişehir’deki bir çok firma bu varlıkları sağlamak için yıllarca büyük emek ve savaş vermiştir. Bu varlıkların kaybolması muhakkak engellenmelidir. Gerek makine ve ekipman gibi maddi duran varlıkların gerek savunma ve havacılık sanayi kültürüne, bilgisine ve tecrübesine sahip nitelikli iş gücünün kayıp edilmemesi son derece önemlidir. Bu nedenle savunma ve havacılık şirketlerinin aktifinde yer alan maddi duran varlıkların zorunlu nedenler dolaysıyla elden çıkmasını önlemek için 2 yıl geri ödemesiz, 5 yıl vadeli, faizsiz kredi imkanı sağlanabilir. Kısa çalışma ödeneğine ilave olarak işçi ve işveren üzerindeki vergi yükü belirli bir süre için hafifletilebilir. 2020 hemen hemen her sektör için çok yıpratıcı bir yıl oldu kuşkusuz. Ancak savunma ve havacılık sektörü diğer sektörlerden olumsuz yönde epeyce daha ayrıldı. Çünkü 2020’de gerçekleşme olasılığı düşük ancak etkileri çok büyük 4 risk eşzamanlı olarak gerçekleşti. Boeing 737 Max’ların yere indirilmesi ve sertifikalarının sonlandırılması ile bu uçaklar için talep edilen motor siparişleri durduruldu, Türkiye F35 tedarik zincirinden çıkartıldı, pandemi ile birlikte havacılık sektörü küresel boyutta çok büyük bir darbe aldı ve son olarak da CAATSA yaptırımları uygulamaya alındı. 2020’de sektörün iş hacmi bakımından ortalama yüzde 60 geriledi.

Aycan Havacılık Genel Müdürü Adnan Canseven;

ABD’nin Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımlarının, Eskişehir’in savunma ve havacılık sektörünü olumsuz etkileyeceği kesin, ölçüsünü kestirebilmek içinse belirsizliklerin açıklığa kavuşmasını bekleyeceğiz. Boeing ve pandemi ile başlayan kriz bizim bir dizi önlem almamıza neden olmuştu. Üretim için yaptığımız ithalatta karşılaştığımız zorluklar konusunda ve milli projelerde KOBİ seviyesine inilmesinde ciddi bir desteğe ihtiyacımız var.  Uçak ve motor üreticilerinin elinde 1000’e yakın satılmayı bekleyen uçak var. Onlar satılıp da yeni siparişlerin açılması iyimser bir süreyle 4 yılı bulur. Önümüzdeki 4 yıl sektördeki kriz derinleşebilir.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.