‘ANADOLU’da BİR DON KİŞOT: HAKKI KUŞ’

Hüseyin Akçar'ın bu haftaki konuğu tiyatro sanatçısı Hakkı Kuş oldu...

‘ANADOLU’da BİR DON KİŞOT: HAKKI KUŞ’
22 Haziran 2018 Cuma 17:11

Hakkı Kuş: tiyatro ve sanat adına gerek Anadolu’da gerekse de Eskişehir’de çarpıcı işlere imza atan bir tiyatro emekçisi. Bir nevi tiyatro adına Don Kişot’luk yapmakta. Şehir Tiyatroları’ndaki başarılı performansları seyircilerin ve bizlerin hafızalarında her zaman ayrı bir yer tutmuştur. Tiyatro alanında almış olduğu ödüllerle de farkını ortaya koyuyor.

Aslında Hakkı Kuş’a tiyatronun Don Kişot’u demek bence daha doğru. Kendisini tanıdığım ve beraber bir sürü ortak işe imza attığımız için, mesleğine ne denli aşık olduğunu biliyorum. Onun için ortaya çıkan işler keyifli ve bir o kadar da başarılı oluyor.

Yaklaşık dokuz yıldır Sui Generis Tiyatro’da beraber çalışıyoruz. Birden fazla oyunun yönetmenliğini gerçekleştirdi. Onun yönettiği oyunlarda oynamak büyük bir keyif. Çıktığımız bu yolda her zaman birbirimize güvenimiz tam oldu. Kendisine sizlerin huzurunda tiyatroya verdiği desteklerden ve katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

Okurlarımın uzun zamandan beri, Hakkı Kuş’la röportajını ne zaman okuyacağız sorusu bu hafta son buluyor. Kendisi ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Merak edilen bütün soruları sizler için sordum. Keyifli okumalar…

Buyurun, karşınızda

Anadolu’da Bir Don Kişot: Hakkı Kuş

-Hakkı Abicim, bütün şehir hatta Türkiye yaptığın işlerle seni tanıyor. Ancak biz seni kendi cümlelerinle tanıyalım. Hakkı Kuş kimdir?

Mardinli bir ailenin ikinci çocuğu olarak Diyarbakır’da doğdum. Hacettepe Üniversitesi  Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünden üstün başarı ödülüyle mezun oldum. Büyük ustalardan eğitim aldım. Oyuncu, yazar, yönetmen ve eğitimci olarak tiyatroya hizmet ediyorum. Aynı zamanda seslendirme, atölye çalışmaları, seminer vb. etkinliklerde görev alıyorum. Eskişehir Şehir Tiyatrolarında, tiyatral çalışmalarım dışında bazı idari görevleri de sürdürüyorum. Yanı sıra Sui Generis Tiyatro ve Midas Sanat Tiyatrosunda genel sanat yönetmeni, Rotary tiyatro festivalinde de sanat danışmanıyım. Daha önce Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı, şimdiyse Anadolu Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi Dilek Sabancı Devlet Konservatuvarında ve bazı özel kurumlarda eğitim veriyorum. Yaptığım çalışmalarla çeşitli kurumlardan ödül ve belgelere layık görüldüm. Hayatım sahnelerde ve yollarda geçiyor.



- Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarılı sanatçıları arasındasın. Adını duymamak mümkün değil. Şehir Tiyatroları ile tanışman nasıl oldu?

2003 yılında şehir tiyatrolarının açtığı sınavı kazanarak, kadroya dahil oldum. Jüri başkanı değerli ustam Haldun Dormen’di. O günden bugüne birçok oyun ve etkinlikte görev aldım.


- Şehir Tiyatroları’nın birçok oyununda başarılı performanslar sergiledin. Hangi oyunu sayacağımı bilmiyorum. Fakat “Palto” ile başlamak istiyorum. Çok başarılı bir oyunculuk sergiledin sahnede. “Palto” sürecinden bahsedebilir miyiz?

Palto, benim için çok özel bir oyun. Çok özenli bir çalışma sürecinin sonunda meydana gelen bir oyundu. Tabii rol de öyle. Çok severek prova ettiğim ve oynadığım bir roldü. Sahnede, bir oyuncunun fark etmesi gereken birçok unsuru bu rolle keşfettim. Sonrasında da elimden geldiğince işimi iyi yapmaya çalıştım hep.


- Sadece Şehir Tiyatroları değil yukarıda da belirttiğim gibi tüm Türkiye seni tanıyor. Devlet Tiyatroları’nda yaptığın işler farkındalık yarattı. Devlet Tiyatroları’ndaki süreci bizlerle paylaşabilir misin?

Devlet Tiyatrolarının çeşitli bölgelerinde oyunlar yönettim. Oradaki değerli yönetici arkadaşlarım ve ustalarım tarafından davet edilerek orada da iyi işler yapmak üzere yola çıktım. Yönettiğim oyunlar ve ekipler çeşitli ödüllere layık görüldü ve seyirci tarafından da sevilen işler oldu; bu mutluluk verici. Umarım daha iyi işlerle seyirci karşısına çıkmaya devam ederiz.


 

- Hakkı Kuş denildiğinde benim aklıma komedi geliyor. Rollerin hakkını gerçekten veriyorsun. Komedi senin için ne ifade ediyor? Unutamayacağın roller neler ?

Teşekkür ederim; elimden geldiğince sahnede daha iyi olmaya çalışıyorum. Aslında ben bir tiyatro emekçisi olarak komedi ya da tragedya diye ayırmıyorum oyunlarımı, rollerimi. Ama tabii daha çok komedilerle seyirci karşısına çıkıyoruz. Ben karışık olarak söylersem:

Hêja (Taziye) - Jerry (Aldatma) - Berenger (Gergedan) – Akakiyeviç (Palto) – Woyzeck (Woyzeck) – Yusuf (Fehim Paşa Konağı) - Oyuncu (Azizlikler) – Flute (Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası) – Ziya Çalakçı (Toros Canavarı) – Çömlekçi (Özgürlüğün Bedeli) – Cellat (Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü) – Oyuncu (39 Basamak) – İrfan (Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı) - Kaptan Belfaron (Amphytrion 2000) – Arap Muttalip (Bit Yeniği)  unutamadığım rollerim.


- Sadece oyunculuk değil yönetmenlik başarısı da takdire şayan. Yönettiğin oyunlarla ilgili bizlere bilgi verebilir misin?

Yönetmenlik de oyunculukla yan yana yürüyor. Yeni olanı, farklı olanı, riskli olanı arayıp deniyorum, diyebilirim. Sert ve sözü olan oyunlar sahnelemeyi seviyorum. Birçok devlet ve özel kurumda oyunlar yönetmeye devam ediyorum.


 

- Biraz da Sui Generis Tiyatro’dan bahsedelim. Benim için çok farklı yere sahip biliyorsun. Senin gözünden “Sui Generis TİYATRO” yu dinleyelim.

Sui Generis Tiyatro benim için eğitimimin devamı demek; ama aynı zamanda da kendimin ve mesleğimin farklı yönlerini keşfetmek. Genç ve dinç kalmak. Hâlâ üniversiteli olmak. Fahri hukukçuluk. Saf tiyatro, alın teri, emek, sevgi, takım olmak, açlık ve tokluk, acı kahve, minyatür kale futbol; son ve en önemlisi ise bütün renklere saygı demek.


- 16 Nisan’da prömiyer yapan, farklı bir sahneleme tarzı ile dikkat çeken “CEVAHİR” oyununa. Başarılı oyunun yönetmen koltuğundasın. “CEVAHİR” senden dinleyelim.

Cevâhir, bir halkın emperyalizme, dolayısıyla faşizme karşı direnişi üzerine kurulu ama bunu yaparken de kendi faşist dilini oluşturmayan bir oyun. Kurtuluş savaşına uzanan ve onu da kapsayan bir hikaye. Bilirsin, bu tür hikayeler anlatılırken, kahramanlığın yanında, hatta onun büyütülmesi sonucunda bir faşizme ulaşan çok fazla şey okuduk, izledik. Biz burada faşist söylemlere bulaşmadan, ırkçılık yapmadan, gayet naif, acı dolu ve aynı zamanda da gurur verici bir söyleme ulaşmaya çalıştık. Amaç direnişi anlatmaktı; halkın, bu ülkeyi kazanmak için neler çektiğini anlatmak ve kıymeti işaret etmek yeterliydi bizim için. Türk ve Dünya edebiyatının değerli şair ve yazarlarından, belirlediğimiz şiir ve yazıları, belli bir mantık ve kurgu çerçevesinde oyunlaştırdık. Uyarlaması, genel sahne tasarımı, müziği ve rejisi bana ait oyunun. Vücut, nefes ve ses kullanımının, ritmin ön planda olduğu bir toplu oyunculuk anlayışı ön planda. Bir saat süren bir performans. Oyun prömiyer yaptı ve seyirciden çok güzel tepkiler aldık. Önümüzdeki sezon da devam edecek.


 

- Şimdi de eğitimci yönüne değinelim. Anadolu Üniversitesi ve Konya Selçuk Üniversitesi’nde öğretim elemanı olarak dersler veriyorsun. Bu süreç nasıl başladı? Nasıl bir duygu?

Daha önce, okulum olan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı ile başladı bu süreç. Anadolu Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi ile devam ediyor. Çeşitli özel kurumlar da var. Eğitim, zor ve sabır isteyen bir alan. Öğrenciyle hem arkadaş olup hem hoca olmak gibi bir yolum var benim. Başka türlü bir eğitimi özellikle benim yaşımda bir hoca için çok mümkün görmüyorum açıkçası. Ki zaten çok kısa zaman önce o sıralardan geçmiş biri olarak onları en iyi anlayan kişinin ben ve benim dönemimden hocaların olması, bana, gerekli olan gibi geliyor. Öğrenci hata yapmak için oradadır. O hata yaptıkça da düzeltmek bizim görevimiz; kırmadan, dökmeden. Özellikle oyunculuk için çok önemli bir husus bu. Sahnede, prova ile geçer o dört yıl. Yaptığı her şey kârdır ona. Doğru ya da yanlış, her ikisi de öğreticidir oyunculukta. Bu yüzden yanlışa olabildiğince izin verip, kendinin fark etmesini sağlamaya kadar gidiyor bazan derslerim. Çünkü tecrübe etmiş ve olmadığını görmüş olacak ki bundan daha iyi bir eğitim süreci olamaz. Bilimdeki deney, bize ipucu verir bu konuda. Nasıl bir duygu olduğuna gelince; ibadet etmek gibi geliyor bana. Yükümlülük, ama daha çok kalbi bir şey. Biri daha uçmayı öğrendikçe, kafilen çoğalıyor. Birinin daha elinden tutmak hissi, birlikte olmak fikri benim hayatımın felsefesi. Bu yol, felsefemi de beslediği için daha mutlu oluyorum.


- Son dönemin damgasını vuran oyunu 39 Basamak. Bu kadar hareketli ve kılıktan kılığa giren Hakkı Kuş’u sahnede izlemek seyirciler tarafından hayranlık oluşturuyor. 39 Basamak oyunun oluşum sürecinden ve turnelerinden bahsedebilir misin?

39 Basamak, geçtiğimiz sezon çalıştığımız bir oyun. Britanya’nın çeşitli bölgelerinde geçen bu oyunu Anadolu polisiyesi şeklinde ele aldık. Bu da komedi olgusunun bize daha yakın ve daha güçlü olmasını sağladı, diyebilirim. Uzun ve yoğun bir prova süreci oldu. Çok fazla denedik ve ulaşabildiğimiz –bize göre- en iyi sonuçları oyuna dahil ettik. Ben oyuncu olarak da yönetmen olarak da doğaçlamayı seven biriyim. Bu süreçte de doğaçlamaya çok ağırlık verdim ve yönetmenin, ekibin kabulü ile bu günkü halini aldı oyun. Oyunda birçok tipi canlandırıyorum. Kılıktan kılığa hızlı ve farklı geçişlerle keyifli, zengin ve kaliteli bir komediye ulaşmaya çalıştım. Umarım seyirci için de öyledir. Bu sezon, Eskişehir dışında Adana’da uluslararası festivalde,  İstanbul ve Ankara’da oynadı. Önümüzdeki sezon da oynanmaya ve turne yapmaya devam edecek.


- Bu güzel röportaj için Esgündem26 ailesi olarak teşekkür ediyorum. Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

Çok güzel ve geniş yelpazeli sorular hazırlamışsın. Seni tebrik ediyorum. Sana ve Esgündem26 ailesine çok teşekkür ediyorum. Ayrıca seyircimize, yaptığım işleri takip ettikleri ve değer kattıkları için teşekkür ediyorum. Yeni sezonda, yeni projelerde buluşmak dileğiyle…

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.