OY HAKKINA SAHİP ÇIK (!)

Katılım, insanların yaşamlarını etkileyen toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmelere dair söz sahibi olmaları açısından temel bir insan hakkıdır.
Genel anlamda temsili demokrasi, seçimler yoluyla görev başına gelen vekillerin parlamentoda halkı temsil etmesidir. Halk milletvekili seçimleri, yerel seçimler ve referandum yoluyla siyasal katılım gösterir.
Katılımcı demokrasinin özünde, herkesi bağlayan ve ilgilendiren karar süreçlerine halkın katılımı vardır. Katılımın amacı, siyaseti ve yönetimi etkilemektir.
Ne yazık ki ülkemizde, özellikle merkezi ve yerel yöneticiler başta olmak üzere,  yönetme erkini elinde bulunduranlar, katılımcılığı dillerinden hiç düşürmezler ama genel olarak uygulamalarında katılımcılık hep lafta kalır. Hiç kimsenin bir şeye katıldığı yoktur aslında.
Alışılagelmiş siyasal katılma biçimlerinde akla ilk olarak “ oy kullanma” gelmektedir.
Saygın siyaset bilimci merhum Ahmet Taner Kışlalı’ya göre oy kullanmak için sandık başına giden seçmen, “Güvenlik İsteği”, “Saygınlık İsteği” , “Duygusal bağlılık” ve    “dinsel/ siyasal inançlar”  gibi unsurlardan biri veya birkaçını göz önüne alarak oyunu kullanmaktadır.
Alışılagelmiş siyasal katılma biçimlerinden ayrı olarak bir de “ olağandışı” siyasal katılma biçimi olarak tanımlayabileceğimiz “oy kullanmama” eylemi de bir seçmen davranışı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin siyasal sistemden beklentilerinin gerçekleşmemesi, sistemin başarısızlığı, toplum katmanların zıtlaşması, belirli toplulukların kendini sistemden yabancılaşmış görmesi gibi nedenler seçmeni oy kullanmama eğilimine sevk edebilmektedir.
Genel olarak ülkemizde yapılan seçimlere bakıldığında seçimlere katılma oranı yüksek olarak görünse de, yaklaşık 7 milyon insanın seçmen kütüklerinde kaydı olmasına karşın oy kullanmadığı, diğer yandan yine yaklaşık 1,5-2 milyon kişinin ise, 18 yaşının üzerinde olmasına karşın seçmen kütüklerine kaydını yaptırmayarak oy kullanmadığı ortaya çıkmaktadır.
İlimiz Eskişehir özelinde ise; yaklaşık 25-30 bin kişinin 18 yaşını doldurmuş olmasına rağmen seçmen kaydını yaptırmadığı, yaklaşık 70 bin kişinin ise seçmen kaydı olmasına karşın oy kullanmadığı görülmektedir.  Yani yaklaşık 100 bin seçmen “oy kullanmama” davranışı sergilemektedir.
Ulusal egemenliğin oluşması için bir kez daha sandık önümüze geliyor. Ama bu kez bir siyasal partiye oy vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili, belediye başkanı veya meclis üyeleri de seçmeyeceğiz.
Nisan ayında yapılacak olan halkoylamasında, bizden sonra yaşama merhaba diyecek olanlarda dâhil, hepimizin geleceğini, doğrudan ilgilendiren Anayasa değişiklikleri konusunda sandığa giderek bir irade ortaya koyacağız.
Vereceğimiz karar kuşkusuz bireysel olacak. Ancak unutmayalım ki tek tek vereceğimiz bu bireysel kararlar, hepimizin ortak paydasını oluşturacak toplumsal bir sonuç yaratacaktır.
Diğer yandan hepimizin aynı gemide olduğunu da aklımızdan çıkarmayalım.
Bu işin sağcısı-solcusu, Türk’ü-Kürdü, Alevi’si-Sünni’si, inananı-inanmayanı, işlisi-İşsizi, sendikalısı-sendikasızı, işçisi-memuru, yoksulu-varsılı yok.
Bu gerekçelerle; iş işten geçtikten sonra “ dizimizi dövmemek” için, herkesi;
  • Seçmen listelerinde, seçmen kaydının olup olmadığını kontrol etmeye ve seçmen kaydını yaptırmaya çağırıyorum.
Bugüne kadar yapılmış olan seçimlerde, farklı seçmen davranışı göstererek oy kullanan veya oy kullanmayan herkesi,
  • Anayasa değişiklikleri hakkında bilgi sahibi olmaya,
  • Değişikliklerin yaratacağı siyasal sonuçları anlayıp-kavramaya,
  • Duygusal-siyasal veya farklı bağlılıklarla ortaya çıkacak seçmen davranışı göstermek yerine, araştırıp-sorgulayarak karar ve oy vermeye,
  • Demokrasinin olmazsa olmazı siyasal katılım hakkına sahip çıkmaya davet ediyorum.