SİYASAL FIRSATÇILIK = OPORTÜNİZM (!)

Geçtiğimiz hafta, CHP İl Başkanı Sayın Özkar’ın yayımlamış olduğu ileti ve paylaşım nedeniyle, bakış açısına göre farklılaşan tartışma ve değerlendirmelere tanık olmaya devam ediyoruz.
Kişisel olarak, sayın il başkanının çağrısında yer alan “ yönteme “ ilişkin görüşlerine katılmadığımı belirten açıklamam dışında, bugüne kadar her hangi bir değerlendirmem olmamıştı.
Ancak izleyen günlerde konu üzerine parti içi ve dışından yapılan çok sayıda değerlendirme ve girişimler nedeniyle, kaleme aldığım bu yazı ile sürece ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istedim.  
Öncelikle Sayın İl başkanının; “ülkemizde yaşanan olumsuzluklar, bu olumsuzlukların siyasal sorumluları ve iktidarı hedefleyen bir parti olarak CHP’nin, iktidar partisinin yanlışlarını ortaya koyma, bu yanlışlık ve olumsuzluklarla mücadele etme ve bunların halka anlatılarak, desteğini sağlama noktasında ki tüm görüş ve tespitlerine katıldığımı” belirtmek isterim.
Bu yeni bir durum değil, dünde, bugünde inandığım ve savunduğum bir düşüncedir
Sayın il başkanı ile “ ayrıştığım” tek ifade, “ öngörülen tepkilerin yer ve zamanına ilişkin yöntem” konusudur.  Bu tepkinin cenaze töreni sırasında yapılmasının, hem partimizin bugüne kadar yürüttüğü siyasal anlayışla, hem de bireysel bakışımla bağdaşmıyor olmasıdır. Halen de bu düşüncemi koruyorum.   
Sayın il başkanı ve bu düşünceyi benimseyenler ile bu düşüncenin doğru olmadığı düşünenler; tezlerini düşünsel zeminde ifade etmişlerdir. Her iki düşünce ve görüş; olaylar karşısında alınacak tutumun doğruluğu veya yanlışlığı üzerine açıklanmış düşüncelerdir. Belirtilen düşüncelere katılıp katılmamak, olumlamak ya da eleştirmek son derece demokratik ve saygıdeğer yaklaşımlardır.  
Ancak bu konunun izleyen günlerde kimi kesimler tarafından; “ parti içinde farklı bir mecraya dönüştürülerek, parti içi hesaplaşmanın bir aracı haline getirilme çabalarını, fırsatçılık olarak nitelendirdiğimi, bu girişimlerin doğru olmadığını ve karşı çıktığımı belirtmek isterim.
Siyasal partiler; uğruna mücadele ettikleri toplumsal kesimlerin daha adil, daha eşit, daha özgür ve refah içinde yaşamalarını sağlamak amaçlarıyla, yerel ve genel yönetime talip olurlar. Varlık nedenleri de budur!
Siyasetçilerin varlık nedeni ise; mensubu bulundukları siyasal partinin ilke ve ideallerini, geniş toplumsal kesimlere benimsetmektir. Bu çalışmaları yaparken de farklı yol ve yöntemler kullanırlar. Ancak bu yol ve yöntemlerin uygulanmasında herkesi bağlayacak olan temel kısıt, siyasal partilerin yazılı ve yazılı olmayan temel politika ve söylemleridir.
  • Siyaset; toplumsal kimlikler üzerinden değil, toplumsal sorunlar üzerinden yapılmalıdır. Bireysel kaygılarla, kişisel beklenti ve ikbal için değil, benimsenen ideoloji, ilke ve ideallerin başarısı için yapılmalıdır.   
  • Siyaset; akıl ve bilimin ışığında, uğruna mücadele ettiğin toplumsal kesimlerin hak ve çıkarları için yapılmalıdır.
  • Siyaset; halka rağmen değil, o’nu anlayarak, o’nu kavrayarak ve o’na kendi ilkelerinizi ve politikalarınızı benimseterek, halkla birlikte yapılmalıdır.
  • Ama hepsinden önemlisi siyaset; bütün bunları savunur ve uygularken siyasal erdem içinde, doğru ve dürüstçe, ahlaklıca yapılmalıdır.
İnsanlar hata yapabilirler. Yanlış yapabilirler. Eksik bırakabilirler. Bunların hepsi eleştiri ve özeleştiriye açıktır. Ve istisnasız hepimiz için geçerlidir.
Ancak, bu hata ve eksikliklerden, oportünist ve etik olmayan yaklaşımlarla, yarar ummak ise ahlaksızlıktır...