‘’ADININ NE ÖNEMİ VAR’’

Adının ne olduğunun önemi yok. Ancak, ülke olarak çok sıkıntılı ekonomik bir süreçten geçiyoruz.

Enflasyon, faiz ve değişken Türk Lirası nedeniyle, finans çevreleri, yurttaşlar, yatırımcı ve reel sektör önünü göremiyor…

Şirketler uzun yıllardır dış kaynak kullanarak büyüme (!) gerçekleştiriyordu. Değerli Türk Lirası ve Dünya’da uygun faiz oranları ile bol miktarda bulunan para nedeniyle, borç alarak faaliyetler sürdürüldü. Bu durum uzun yıllara dayalı olarak devam etti.

Uzun yıllardır Dünya’da bol miktarda bulunan sıcak para, sahibine geri dönüyor. FED küçük küçük faiz artırıyor. ABD, cari açık sorununu çözmek için parasını ülkesine geri çağırıyor.

ABD, küresel finansal oyuncuları ile birlikte, Çin, Rusya, İran ekonomilerini disipline (!) etmek istiyor. Bu ve buna benzer bir sürü nedenlerden dolayı, her ülkenin az ya da çok etkileneceği Dünya ekonomisinde bir daralma işaretleri geliyor.   

Türkiye, borçluluk oranı çok yüksek ülkeler arasındadır. Borç ödeyebilmek için,yeniden borçlanma ihtiyacı duymaktadır. Kırılgan ve müdahalelere açık bir ülke konumundayız. Bu nedenle Türk Lirası değeri çok fazla değişkenlik gösteriyor.

Önümüzdeki en az iki yıl, ülkemiz ve şirketlerin faiz yükü artarak devam edecektir. Zira görünen o ki; sıcak paraya ulaşmak maliyetli ve oldukça zor olacaktır.

Reel sektör, esnaf, çiftçi, ücretli çalışan, kısaca her kesimin borcu var ve hepimiz borç ödemekte zorlanıyoruz. Yaşadığımız bu sıkıntı geçmiş yıllardan farklı olarak, şirketleri daha fazla kapsıyor. Bankacılık sisteminin yurttaşlarımız, kurumlar ve şirketlerden 500 milyar dolara yakın alacağı olduğu var sayılıyor.

Konkordato ilan eden ve henüz müracaat aşamasında olan şirket sayısı, binlerle ifade ediliyor.Bu durum, olası bir iç ve dış müdahale ile tetiklenir ise, tam bir domino etkisi yaratır. İflas eden KOBİ, esnaf, tüccar, kurum sayısının sonu gelmez ve beraberinde bankacılık sektörünü de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.

Geçtiğimiz aylardan başlayarak işaret veren işsizlik sorunu, bu ay pik yapacak, 2019’ yılında da işsiz insansayımız hızla artmaya devam edecektir.

İşsizlik, aynı zamanda harcamaların azalması demektir. İşsiz olan yurttaş daha az tüketir. İç tüketim azalırken, büyüme rakamlarının eksi yönde hareketi muhtemeldir.

Ekonomik olarak yaşadığımız olumsuz bu tablo karşısında, geçmiş yıllar tecrübelerimiz bize gösteriyor ki; yaşanılan bu olumsuz durumun siyasi sonuçları mutlakaolacaktır.

Mart ayı sonu itibariyle yerel seçimler yapılacak. İktidar, haklı olarak seçimlere kadar bu süreci en az hasarla götürmek istiyor. İş dünyası ile moral, motive toplantıları yapılıyor.

Büyük holding şirketleri önlemlerini uzun süre önce aldı. Sermayelerinin bir kısmını yatırım, ortaklık gerekçeleri ile ülke dışına çıkardı. Borçlarını uygun faiz oranları ile yeniden yapılandırdı. Zaten büyük bölümü borçlu ve dış kaynak kullanarak üretim yapan küçük ve orta ölçekli şirketlerin, bugünkü enflasyon ve faiz oranları ile kar etmeleri mümkün değildir. Bankaların son verilere göre sorunlu kredi oranları hızla yükseliyor. Kasım ayı sonu itibariyle karşılıksız çek sayısı ve tutarlarında ciddi bir artış söz konusu.

Şirketlerin yapısal ve finansal sorunları çok büyük, hep birlikte yaşadığımız bu sıkıntıları belki biraz öteleyecek, kısa vade içinde neler yapılmalıdır sorusunun yanıtına gelince,‘’kelin ilacı olsa kendi başına sürer’’atasözünü okurlarıma hatırlatarak önerilerimi sıralamaya başlayayım.

Masraf merkezleri tekrar gözden geçirilmeli, tasarruf tedbirleri uygulayarak, zorunlu olanlar dışında ihtiyaçlar, uzun bir süre ertelenmelidir.

Maliyet azaltmak için satın alma alışkanlıklarımızgözden geçirilmeli, daha düşük fiyata aynı özelliklere uygun hammadde veya ürünü bulabilmek mümkün olabilir.

Üretimin bir seferde doğru olarak yapılabilmesi için Proseskontrol süreleri sıklaştırılmalı, retoranları en az seviyeye çekilerek en verimli üretim gerçekleştirilmelidir.

Enflasyon ve değişken Türk Lirası riskini minimize edebilmek için ürün satış fiyatları her ay revize edilmelidir. Geçtiğimiz aylarda olduğu gibi bazı aylarda zam, bazı aylarda indirim olarak müşteriye yansıtılmalıdır.

Üretimde her ürünün doğru olarak maliyet analizi yapılarak, paçal bir anlayıştan hızla uzaklaşılmalıdır. Zarar eden ürün Prestij ürününüz olsa dahi kar etmiyorsa, üretilmekten vaz geçilmeli ya da doğru fiyatla pazara sunulmalıdır.

Tahsilat süresi, şirketlerin sektörlerinde rekabet koşullarına uygun olan en kısa vadeye çekilmelidir. Bunu başarabilen işletmelerin nakit akışıda düzene girecektir.

Mümkünse dış kaynak kullanılmamalıdır, gerçi kullanmak isteseniz de, kredi kanallarına ulaşmak o kadar kolay olmayacaktır.

Talep daralması sonucu var olan pazarınızda satış yapabilmek kolay olmayacağı için, yeni pazarlar ve yeni müşteriler araştırılmalı ve onlara mutlaka ulaşmanın yolları bulunmalıdır.

Yine tüketimin azalması neticesinde, fiyatları aşağıya çekerek rekabet edilmemelidir. Tam kapasite ile çalışmaya devam ederek ürün üretmek, maliyetinizi artırır.Gereksiz stok nedeniyle, bir süre sonra fiyatınızı aşağıya çekmek zorunda kalır ve zarar etmeye başlarsınız.

Gerektiğinde üretim ve işletmeyi küçülterek, farklı ürün ve esnek vardiya modelleri devreye alınmalıdır. Sanayimizde yaşanılan en öncelikli sorunlardan biri olan nitelikli eleman eksikliği göz önüne alındığında, işi bilen bir elemanın, bilmeyen elemana göre, maaşı daha yüksektir. Ancak, nitelikli elamanın işletmeye maliyetinin daha düşük olduğu unutulmamalıdır.

Bütün önlemlerinize rağmen süreç işletmenin aleyhine gelişiyor ve şirketinizde ciddi zararlar oluşmaya başladığını görüyor iseniz, işte; bu durum çok can sıkıcıdır. Aynı zamanda İşçi çıkarmaya gideceğiniz sürecin bir habercisidir. En son düşünülmesi gerekir. Ancak, ne yazık ki, bu sürecin başladığını duyuyoruz. Umarım, her yıl yaşadığımız gibi mevsimsel ve geçicidir… 

Küçük ve Orta Ölçekli işletmeler için orta ve uzun vadeile ilgili yapabilecekleri uygulamaları, örneğin; ihracata dayalı üretim, katma değeri yüksek nihai ürün, yazılım, markalaşma, tasarım, inovatifürün yaratmak, Endüstri 4 0 uygulamaları vb. gibi konuları bir başka yazı konusu yaparak, yazımızı tamamlayalım.

İşinizle, aşınızla, çalışanlarınızla birlikte sağlıklı olarak, mutlu ve sevgiyle kalın…

,