SÖYLENENLERİN YALANCISIYIM

AK Parti içinde derin bir yarık varmış. Eskişehir teşkilatında kim kiminle hareket ettiği biliniyormuş. Parti disiplini ve Dündar Ünlü’nün kapsayıcılığı tartışmanın su yüzüne çıkmasının önündeki en büyük engelmiş. 

Figen Kahya’nın CHP İl Başkanlığına adaylığı ihtimal dahi değilmiş, kendisinin böyle bir hedefinin olması herkesi şaşırtmış. Hatta aday bile olmayabilirmiş, aday olursa kazanması mucizeden de mucizeymiş.

Kazım Kurt yakındakilerine telkin de bulunmuş, o da; kimsenin kongrelerde görünen, daha sonra ortalıktan kaybolan isimlere rağbet etmemesiymiş.
 
ETO Başkanı Metin Güler’in karşısına kim çıkarsa çıksın koltuğu kaybetmesi imkansız gibi bir şeymiş. Gölgede kalmamış, yememiş, içmemiş, çalışmış haklı bir gücü varmış.

Volkan Doğan, Odunpazarı Belediye Başkanlığını istiyormuş. Partiyi ikna etmiş.
 
 
KONUŞSA DA DİNLESEM DEDİĞİM 5 İSİM



1: Halil Ünal: İlk sırada Halil Ünal.  İmkânsızı istiyorum biliyorum. Gözünü dikmiş bir hedefe. Sağa sola dönemiyor ama herkesin “ah vah” dediği dönemde bir konuşuyor; ne dert ne keder.

2: Ömer Zeydan: Mevkisini öyle bir taşıyor ki bir dönem borsa denildiğinde akla gelen arpa buğday daneler türküsünün yerinde yeller esiyor. Kulaklarımızda bir senfoni: Borsa’da dört mevsim…

3: Yaşar Dedelek: “İstikamet nereye?” desem anlatsa. Devlet geleneğinden, yeni sağa, sınırları yeniden çizilen ideolojik haritanın vadilerine, ovalarına vesselam.

4: Naci Gündoğan: Üniversitelerin konumu ne oldu? Akademisyen neydi, kimdi? Daha da önemlisi rektörlükten sonra istikamet neresi?

5:Can Hacıoğlu: Hayvanat bahçesini elbirliği ile daha yaşanabilir kılmak mümkün mü? Bir anlatıverse….