Bazıları var ki her mağlubiyetten kendilerine bir galibiyet çıkarıyor…

Türkiye demokrasi tarihi ciddi sınavlarından birini verdi.
Katılım oranının oldukça yüksek olduğu seçimlerde sandıktan yüzde 51 küsurluk bir oran ile ‘evet’ çıkarken, ‘hayır’ cephesi bu durumu ciddi bir mağlubiyet olarak ele aldı. 
Hala dumanları tütüyor bu mağlubiyetin…
Bazı çevreler, ‘hayır’ın kaybetmesinden dolayı ciddi değerlendirmeler yapmak adına başlarını avuç içine almış düşünürken, bazıları ise değerlendirmeyi kendi hedefleri ve çıkarları doğrultusunda yapıyor.
“Acaba bu mağlubiyetten ne kazanırım” hesabındalar.
Ve ne hikmetse bu ikinci kısım hiçbir mağlubiyetten üstüne düşen payı almamayı başarıyor. Kendi tarafında olan insanlar mağlubiyetin pençeleri altında kıvranırken, bizim âli uyanıklar soluğu Ankara’da, yetmedi Genel Başkanın yanında alıyor.
“Başkanım; bak benim ilçem kazandı” şirinliği ile gözleri genel başkanın iki dudakları arasında,  bu mağlubiyetten kendi payına düşen mükafatı bekliyor.
Ne diyor Genel Başkan;“Çok başarılı, ayağını kaydıracağız…”
Mağlubiyetlerden kendi payına galibiyet çıkarmak, işin aslı ciddi bir yetenek ve olağanüstü bir başarıdır.
İstikbali için her mağlubiyeti fırsata çevirmek, her mağlubiyette bir basamak daha yükselmek takdire şayandır belki de.
Ama benim içimden nedense bu yetenek ve başarıyı kutlamak gelmiyor.
Kendi cenahının yangınında Ataç, Büyükşehir’i istiyor.
Umarım hedefine ulaşır da hırsından ve ihtirasından kurtulur.
Aksi halde CHP’nin bu şahsi hırs ve ihtiras ile yolu “az bir farkla kaybettik, üzgünüzden” başka bir köye çıkmaz…