Ucu kendine dokununca harekete geçmesi de eh işte!

Adalet, ne sihirli kelime, kulağa ne büyük bir şölen ile giriyor.

İnsanların yargıya değil, yargının insana güvenmemesi sorunun dik alasıdır yazmıştım aylar önce. Türkiye’nin kadim sorunları açlık, yoksulluk, işsizlik, güçlüksüz bir yana. Suçun, suçlunun, doğrunun yanlışın, itirafçının, itirafın, at izinin it izine karıştığı bir dönemde fena tökezledi adalet. Adalet, ne sihirli kelime, kulağa ne büyük bir şölen ile giriyor. Amma velakin diğer kulaktan tıs sesiyle çıkıyor. Cem Kaptanoğlu, Korkut Boratav, İbrahim Kaboğlu, Semih, Nuriye, 3 aylık asker ve diğerleri adaletin diğer kulağından çıkan tıs sesi gibi. Ak Parti doğru söylüyor “bu ülkenin muhalefet sorunu var” derken, muhalefetin aklına çok önce gelmesi gerekirken, yeni geliyor adalet. Adalet sokağa düştü. Gandi olarak gelmişti. Sokakta adaleti arıyor. Bulamazsa uygun adım gider. Adalet; mahkemede durduğu gibi durmuyor. Arayışa başladım mı fena çarpar adamı….   

KİMDEN NEYİ ALIRSIN NEYİ ALAMAZSIN
Yılmaz Büyükerşen: Yaptıklarını alabilirsin, yapacaklarını asla
Harun Karacan: Yolunu alabilirsin, yolculuğunu asla
Kazım Kurt: Mevkisini alabilirsin, particiliğini asla
Ahmet Ataç: Yapacaklarını alabilirsin, yaptıklarını asla
Dündar Ünlü: Koltuğunu alabilirsin, davasını asla
Cemal Okan Yüksel: Gerçekliğini alabilirsin, sanal alemini asla
Halil Ünal: Doğrularını alabilirsin, inandırıcılığını asla
 
Haberler