MEMURLUK GÜVENCESİ ŞARTTIR

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim- Sen Şube Başkanı Haydar Urfalı, “Kamu hizmetlerinin sürekliliği için memurluk güvencesi şarttır” dedi.

Hükümet, devlet memurluğunda değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Yeni dönemde kamu kurumlarında garantili iş dönemi yerine 8 başlıkta beş yıllık karneye dayalı esnek bir yapı geliyor. Kamu personel reformu ile yöneticiler dâhil tüm memurlar için performans değerlendirmesi yapılacak. Memura hem hizmet alan vatandaş hem de amirleri not verecek. Performans ölçümü iş bilgisi, kalitesi, iletişim, işbirliği, görev bilinci, iş alışkanlıkları, disiplin-kurallara uyma, gelişime açıklık ölçütleri ile yapılacak.
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Haydar Urfalı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, memurların iş güvencesinin kaldırılacağına yönelik açıklamasını Gözde Çelik’e değerlendirdi. Urfalı, “Kamu hizmetlerinin sürekliliği ve tarafsızlığı için memurluk güvencesi şarttır” dedi.

Yapılan düzenleme ile performans değerlendirmesi yapılacağı söyleniyor bu değerlendirme neye göre yapılacak?
657 sayılı devlet memurları kanunuyla ilgili değişiklik yapılarak iş güvencesinin kaldırılacağı söylentileri yeni değil, iktidara geldiği günden beri memurluk güvencesini kaldırmayı planlayan hükümet, yeniden bu yönde harekete geçmiş görünmektedir. 657 sayılı devlet memurları kanunun güvenlik konulu 18. maddesi “Kanunlarda yazılı haller dışında devlet memurunun memurluğuna son verilmez, aylık ve başka hakları elinden alınamaz” şeklindedir. Buradan da anlaşılacağı gibi kamudaki iş güvencesi hiç de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun söylediği gibi "tapulu mal" değildir.
Müezzinoğlu’nun açıklamalarından,
1-Garantili iş döneminin sona ereceği,
2-Tüm kamu çalışanlarıyla ilgili performans değerlendirmesi yapılacağı,
3-Kamu çalışanlarının hem hizmet alan vatandaş hem de amirleri tarafından değerlendirileceği,
4- Performans değerlendirmesi iş bilgisi, kalitesi, iletişim, işbirliği, görev bilinci, iş alışkanlıkları, disiplin-kurallara uyma, gelişime açıklık ölçütleri ile yapılacağı,
5-Kamu çalışanının kendini geliştirmesinin yolunun açılacağı,  liyakat ve performansının değerlendirileceği,
6-Değerlendirmelerin 5 yılda bir yapılacağı anlaşılmaktadır.
Yapılması planlanan “Performans Değerlendirmesinin” aşamaları, kriterleri, kimler tarafından yapılacağı, yaptırımları… gibi ayrıntıları şu anda bilinmemektedir.
 
Yapılan performans değerlendirmesinin tarafsız şekilde yapılacağına inanıyor musunuz?
2002-2016 yılları arasında özellikle devletine bağlı, vatanını, milletini seven kamu görevlilerine yönelik olarak uygulanan ayrımcılık, dışlama, haksızlık ve adaletsizliği en derinden yaşamış, bizzat bu adaletsizliğe maruz kalmış kamu görevlileri adına Türkiye Kamu-Sen olarak verdiğimiz mücadele herkesin bilgisi dahilindedir. Tekrar ediyoruz ki, Sayın Bakan’ın sanki darbe girişimini kamu görevlileri gerçekleştirmiş gibi bir yaklaşım içinde bulunması, 3 milyon kamu görevlisi adına hiç de yakışı kalmamıştır. Bu bağlamda, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik noktasında yaşanan onca gerçek tüm çıplaklığıyla ortada dururken iktidarın bu işi tarafsız şekilde yapacağına, yapabileceğine inanmıyorum.
İlk işe girdiğinde hangi şartlarda, hangi unvana kadar yükselebileceğini bilmek, eğitim durumunu geliştirdikçe yeni imkânlara kavuşarak yaşam boyu eğitime yönlendirilmek, iş tecrübesi arttıkça sınavlara girerek terfi etmek bütün çalışanların arzu ettiği, ideal sistemdir ve bunun neresi kötüdür? Nitekim mevcut kamu istihdam sistemimiz de bu şekilde düzenlenmiş ancak sisteme yapılan siyasi müdahaleler nedeniyle kariyer ve liyakat ilkesi işletilemez hale gelmiştir.  Devletimizin geleceğinin teminatı, iş güvencesine sahip kamu görevlileridir ve Sayın Bakan memurluk güvencesi konusunda büyük bir yanılgı içerisindedir. Ülkemizde terör örgütlerinin kamuda kendilerine yer edinmiş olmaları, memurluk güvencesinden değil liyakate dayanmayan atama ve görevde yükselme uygulamalarının yaygınlaşmasından kaynaklanmıştır. Hatta eğer bugün kamu kurum ve kuruluşlarının bütünü terör örgütlerinin eline geçmediyse, devletimiz bunu memurluk güvencesine borçludur. Eğer memurluk güvencesi olmasaydı ve kamuda Sayın Bakan’ın ifade ettiği performansa dayalı, güvencesiz bir sistem uygulansaydı, FETÖ’nün kamuda etkin olduğu dönemlerde devletine bağlı, vatanını ve milletini seven bir tek kamu görevlisi kalmaz, tamamı performans ya da başka nedenlerle işten çıkarılır, yerlerine terör örgütü yandaşları doldurulurdu. Bugün Devletimiz 15 Temmuz gibi kapsamlı ve alçakça planlanmış bir darbe girişimini, hiçbir kamu hizmetini aksatmadan başarıyla bertaraf edebildiyse, bunda hiç şüphesiz iş güvencesine sahip kamu görevlilerimizin, statülerinin getirdiği korumaya dayalı olarak inisiyatif almalarına ve bütün baskı ve yıldırma girişimlerine rağmen görevlerini sürdürebilmiş olmalarına borçludur.
 
Memurluğun garantisi artık kalmayacak ise KPSS işlevini yitirmiş olmuyor mu?
KPSS şu anda işlevini yitirmiş görünmektedir. KHK’larla istisnalar yaratılmakta ve sınavsız ve mülakatlı atamalar yapılmaktadır. Bu uygulamalarla KPSS by-pass edilmektedir. Özellikle üniversite mezunu işsizlik oranının yüksek olduğu bir ortamda ideal olmasa da kendi içinde kendi içinde objektif sayılabilecek bir kriter olan KPSS sonucuna ve bazı sınırlı görevler için mülakat yapılması adil bir yapı oluşturmaktaydı. Bundan vazgeçilerek tamamen ve sadece mülakata dayalı atama ve görevde yükselme sisteminin adil bir yapı oluşturduğunu kim, nasıl iddia edebilir? Çok yakın geçmişimizde tecrübe ettiğimiz üzere, kamuda bir grubun kendisine yandaş bir kesim oluşturmak üzere performans sistemini kendi amaçları lehine kullanmayacağını kim garanti edebilir? İş güvencesi olmayan kamu görevlileri, kendilerine verilen kanun dışı görevleri nasıl sorgulayacak, kanun dışı emirlere nasıl karşı gelecektir? Allah korusun, gelecekte tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi alçakça bir girişime karşı, kamu görevlileri hangi güvence ile koruma altına alınacaktır. Bir kere daha ifade ediyoruz ki, memurluk güvencesi Türkiye Kamu-Sen’in kırmızıçizgisidir.
 
 Taşeronların kadroya alınma ihtimali var mevcut düzenleme bu durumu nasıl etkileyecek?
Taşeron çalışanlarının kadroya alınmalarını Türkiye Kamu-Sen olarak çok istemekteyiz. Ancak, iktidarın hep söz vermesine rağmen, bu işlemi sürekli öteleyerek bir türlü gerçekleştirmemesi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun son yaptığı açıklamaya bakıldığında yakın vadede taşeronların kadroya alınmalarının gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü Müezzinoğlu bunun gerçekleşmesini, “kamuda bütüncül bir düzenleme yapabilme ve bunun içinde çözme”şartına bağladıklarını belirtmektedir. Ayrıca sınırlıda olsa var olan iş güvencesinin ortadan kaldırılması halinde zaten taşeronların kadroya alınmasının da bir anlamı olmayacaktır. İktidar, bu konuda ya bir paradoks içinde bulunmakta yada samimi davranmamaktadır.
 
Mevcut düzenleme ile kamudaki memur sayısını azaltmaya gidiyor olabilirler mi?
21-23 Ekim 2016 tarihlerinde Bursa’da Sayın Bakan’ın ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin de katılımıyla bir Kamu Personel Rejimi Çalıştayı gerçekleştirilmiş, çalıştay sonucunda ittifakla, memurluk güvencesinin kaldırılmasının uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Hal böyle iken; Sayın Bakanın yaklaşık 4 ay sonra tam zıt söylemlerde bulunması çok ilginçtir. Memurların iş güvencesini kaldırmak adına 3 milyon kamu görevlisini darbenin sorumlusu olarak göstermek siyasi etikle bağdaşmayacak bir durumdur.  İktidar memur sayısını nasıl azalmayı düşünmektedir. Öğretmen, doktor, hemşire, asker, polis sayısını nasıl azaltacaktır? Eğitimi ve sağlığı tamamen özel sektöre mi devredecektir? Özellikle bu iki alan ile birlikte güvenlikle ilgili çalışanların sayısını mı azaltacaktır? Azaltacaksa bunu nasıl sağlayacaktır? Kamunun vereceği asgari hizmetler kimler tarafından verilecektir? Gerek yaşadığımız acı tecrübeler gerekse bilimsel bütün çalışmalar, kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve sürekliliği; devletin, dönemsel olarak kişilerin veya grupların etkisinde kalmaması ve devamlılığı amacıyla memurluk güvencesini dolayısıyla memur sayısının azaltılmamasını zorunlu kılmaktadır.
 
 HAYDAR URFALI KİMDİR?
1965 Emirdağ doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Emirdağ’da tamamlayan Urfalı, Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 1989 yılından itibaren okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Osmangazi Üniversitesi Eğitim Yönetimi alanında Yüksek lisans yaptı.  1992 yılından bu yana üyesi olduğu Eğitim Sen ‘de 2013 yılından beri şube başkanı olarak görev yapmaktadır. 1992 yılından bu yana üyesi olduğu Türk Eğitim Sen ‘de 2013 yılından beri şube başkanı olarak görev yapmaktadır.  Urfalı ayrıca, Türkiye Kamu-Sen'in de il temsilciliği görevini yürütmektedir. Urfalı, evli ve bir çocuk babasıdır.
 
 
Haberler