Eskişehir’de akademik liselerin sorunları ve çözüm önerileri

Türk Eğitim-Sen Eskişehir Şube Başkanı Haydar Urfalı, kentimizdeki Akademik Liseleri Yakında için değerlendirdi.

Bugünkü Türk eğitim sistemimiz 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa göre şekillenmiştir. Millî Eğitim Temel Kanunu ile birlikte örgün ve yaygın eğitim şeklinde iki ana başlık altında tasarlanmıştır.

Örgün eğitim; belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla, okul çatısı altında düzenli olarak yapılan eğitimdir. Örgün eğitim; okul öncesi, ilkokul, ortaokul, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarını kapsar. Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Liseleri, Güzel Sanatlar Liseleri, Spor Liseleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri, Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Mesleki Ve Teknik Eğitim Merkezleri, Çok Programlı Anadolu Liseleri, Özel Eğitim Meslek Liseleri İle Mesleki Eğitim merkezlerinden oluşan devlet ve özel eğitim kurumları eğitim sistemimizin örgün eğitim kısmındaki ortaöğretim kurumlarını oluşturmaktadır.

Yaygın eğitim ise; örgün eğitim yanında veya dışında düzenlenen eğitim faaliyetlerinin tümünü kapsar. Halk Eğitim Merkezleri, Mesleki Eğitim Merkezleri, Olgunlaşma Enstitüleri, Açık Lise ve Açık Meslek Lisesini kapsamaktadır.

Örgün eğitim kurumlarının çoğunluğunu hem sayı bakımından hem de öğrenci sayısı bakımından genel ortaöğretim, mesleki ortaöğretim ve din öğretimi okulları oluşturmaktadır. Bu genel ortaöğretim kurumlarından günümüzde faal olan ilk defa 1964 yılında açılan Fen Liseleri, ilk defa 2003 yılında açılan Sosyal Bilimler Liseleri ve ilk defa 1955 yılında açılan Anadolu Liselerinin içinde bulunduğu grup toplumun büyük kesimi tarafından  “Akademik Lise” olarak nitelendirilmektedir.  Bunun nedenleri irdelendiğinde karşımıza daha çok bu okulların üniversite giriş sınavlarındaki başarısı, bu okullarda okutulan derslerin nitelik ve içerikleri ve bu okulların öğretim programlarının niteliği nedeniyle öğrencilerin birtakım mesleki yeterlik ve becerilerin kazanmaması gibi gerekçeler çıkmaktadır.

Genel Ortaöğretim, ilköğretime dayalı en az dört yıllık zorunlu eğitimle öğrencilere genel kültür kazandırmanın yanı sıra, ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda hem yükseköğretime ve geleceğe hazırlayan eğitim öğretim sürecidir.

Bu yazıda örgün eğitimin sadece bir kısmı olan genel olarak mesleki ortaöğretim ile birlikte eğitim sistemimizin en fazla tartışılan kısımlarından olan, genel ortaöğretimin büyük bir kısmını oluşturan toplumda yaygın olarak nitelendirilen ismi ile Akademik Lise konusuna Eskişehir özelinde bakmaya çalışacağız.

2018-2019 eğitim-öğretim yılı öncesinde yapılan değişiklikle tüm Türkiye’de olduğu gibi genel ortaöğretim kurumlarının bir kısmı merkezi bir sınav sonucuna dayalı olarak merkezi yerleştirmeyle öğrenci alan okul haline getirilmiştir. Toplumda “nitelikli okul” olarak adlandırılan bu okullar o yıl liselere yerleştirilecek öğrencilerin yaklaşık yüzde 17’sini almaktadır. Ancak bu okulların bir kısmı mesleki ortaöğretim kurumudur. Bu okulları hariç tutacak olursak yine toplumda söylenen adıyla nitelikli okul kapsamında olan Akademik Liselere yerleşecek öğrenci oranı ise yaklaşık yüzde12’dir. Bir de nitelikli okul kapsamına girmeyen yani yerel yerleştirmeyle öğrenci alan Akademik Liseler de bulunmaktadır.

ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMENLERİN DURUMU;

İlimizdeki ilk lise 1922 yılında açılan Atatürk Lisesi’dir. Atatürk Lisesi’nden günümüze gelindiğinde 40’ı devlet 28’i özel olmak üzere 68 genel ortaöğretim kurumu bulunmaktadır. Bu ortaöğretim kurumlarında yaklaşık 19 bini devlet okulu yaklaşık 5 bini özel olmak üzere yaklaşık 24 bin öğrenci öğrenim görmektedir. Bu okullarda yaklaşık 1500’ü devlet okulu 700’ü özel okul olmak üzere yaklaşık 2600 öğretmen görev yapmaktadır.

Bu bilgilerin oransal değerlerine bakıldığında; Genel ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin yaklaşık yüzde 95’i, öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 96’sı, genel ortaöğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin yaklaşık yüzde 96’sı, genel ortaöğretim kurumlarından özel olanların tamamı ile devlet okulu olanların yüzde 80’i

Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerindedir.

Ayrıca ilimiz nüfusunun yaklaşık yüzde 87’si Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinden oluşan merkezde yaşamaktadır.

Yukarıdaki sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ilimizdeki genel ortaöğretim kurumlarının, bu okullarda öğrenim gören öğrencilerin ve bu okullarda görev yapan öğretmenlerin büyük kısmı Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinden oluşan merkezde bulunmaktadır.

Bu durum çeşitli yönlerden irdelenebilir. Akademik Liselerde öğrenim gören öğrenci ve öğretmen sayılarının il genelinde öğrenim gören ve görev yapanlara oranı Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinin il nüfusuna oranı karşılaştırıldığında öğrenci ve öğretmen oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Eskişehir merkezindeki eğitim-öğretim düzeyinin, akademik, sosyal ve fiziki imkanlar yönüyle daha iyi olmasından dolayı tercih edilen durumdadır. Ayrıca çevre illerden de bu yönüyle talep görmektedir.

Eskişehir’in sosyal, kültürel, spor ve eğitim imkanları yönünden emsallerine göre daha iyi durumda ve yaşam kalitesinin yüksek olması öğretmenler tarafından tercih edilen bir şehir olmasına neden olmaktadır. Bu durum okuldan çevre, veli ve öğrenci beklentilerinin artmasına neden olmakta öğretmenler üzerindeki sorumluluğu arttırmaktadır.

BAŞARILARI VE BAŞARISIZLIKLARI

Eğitim-öğretim yüksek moral ve motivasyonla sürdürülmesi gereken bir süreçtir. Gerek öğretmenin gerekse öğrencinin moral ve motivasyonun yüksek olması sürecin verimini de arttırmaktadır. Bu sürecin etkisini ve verimini arttıracak olan öğretmenin liderliğidir. Özellikle 17 yılda 7 Milli Eğitim Bakanı ve en az yedi sistem değişikliğinin yapılması eğitim alanında ki başarısızlığı da ortaya koymaktadır. Müfredat, öğretim programları, okul türleri, öğretmen istihdamı seçimi ve ataması, yönetici seçimi ve ataması, kademeler arası geçişlerdeki değişikler ve sınavlar ve okul açılması konularında yapılan hatalar, yanlışlar ve geri dönüşler maddi ve manevi kaynak israfına neden olmaktadır. Son 4-5 yıllık dönemde Eskişehir’in daha olumsuz bir dönem geçirdiğini hep birlikte yaşadık. Belirsizlik her süreci olduğu gibi eğitim-öğretim sürecini olumsuz etkilemekte ve iş ve işleyişi yavaşlatmaktadır. Eğitim sisteminin başarısı sistemin asli unsurları olan öğretmen ve öğrenci etkileşiminden doğacak sinerjinin yüksekliğine bağlıdır. Bu sinerjinin yoğunluğu ise moral ve motivasyona bağlıdır. Bu moral ve motivasyonun yükseltilemediği veya bununla ilgili çalışmaların yürütülmediği bir sistemin başarı şansı yoktur.

Sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif yönden yapılan çalışmalarda Akademik Liseler hep öncü olmuşlar gerek il düzeyinde gerekse ülke düzeyinde başarılara imza atmışlardır. Burada esas olan ilgi, istek ve yeteneklerine göre tüm öğrencilerin çalışmalara katılması ve kendini geliştirmesidir. Bu konuda gerekeli tedbirlerin okul yönetimleri ve akademik kadro tarafından alınması gerekmektedir.

Akademik Liseler sınavla öğrenci alması, bu okullardaki öğrencilerin ilde belirli bir başarı üzerinde olması, veli ilgisinin yoğun olması, uzunca bir süre öğretmen kadrosunun sınavla ve/veya yüksek lisans, doktora gibi bazı kriterlere göre atanması gibi nedenlerden dolayı mezunları üniversite giriş sınavlarında Türkiye’de genellikle üst sıralarda yer alarak Eskişehir’in sınav başarısını yükseltmişlerdir. Ancak özellikle yönetici atamalarında yaşanan olumsuzluklar, öğretmen atamalarındaki tutarsızlıklar ve sık müfredat, öğretim programı ve ders çizelgesi değişiklikleri sürecin özellikle akademik başarı kısmını çok olumsuz etkilemiştir.

           

OKULLARIN FİZİKİ KOŞULLARI

Okul binaları ve fiziksel çevre şartlarının öğrenme ve öğretim süreçleri üzerindeki etkileri küçümsenemeyecek kadar fazladır. Sınıf büyüklükleri, sınıftaki öğrenci sayısı, sıraların yerleştiriliş şekli, okuldaki mobilya ve döşemelerin nitelikleri, okulun ve sınıfın sahip olduğu teknolojik aletler, okul binasının büyüklüğü, laboratuar ve kütüphane gibi öğrenme ortamlarının bina içindeki yerleri, öğretmenler odasının yeri ve niteliği gibi bir çok fiziksel çevre şartlarının eğitim-öğretim faaliyetlerini şekillendirdiği, öğrenci ve çalışanların davranışlarını önemli ölçüde etkilediği görülmektedir. Okulların öğrencilerin bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalarına imkan verecek asgari yeterlilikte olmalıdır. Bu alanlarda bir takım temel çalışmaları yapmaya imkan vermelidir. Başarının sadece ders çalışmayla kazanılmayacağı ve hayattaki başarının en önemlisi olduğu asla unutulmamalıdır. Esasında okul binası, üç ayrı ekosistem içinde yer almaktadır. Bu ekosistemlerden ilki, okulun kendi bahçesinin içinde yer alan fiziksel ekosistemidir. İkincisi, öğrencilerin bir şeyler öğrendiği eğitim-öğretim ekosistemidir. Üçüncü ekosistem ise okulun iletişim ve etkileşimde bulunduğu toplumsal ve fiziksel çevresidir.  Üç ekosistem birbiriyle ilintilidir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde Eskişehir’de faaliyet gösteren Akademik Liselerin özel olanların tümünde olmasa da fiziki imkanların devlet okullarına göre daha iyi olduğu hemen görünmektedir. Devlet okullarında fiziki anlamdaki yetersizlikler öğrencilerin akademik başarısıyla perdelenmektedir. Devlet imkanlarıyla elbette daha iyisi, doğrusu ve güzeli yapılabilir bu bilgi, birikim ve istek yeterli olamıyor ki karşımıza hep maddi imkansızlıklar çıkmaktadır. Son yıllarda yapılan okul bina ve tesislerinde sayısal bir artış ve iyileşme olmakla birlikte günümüz şartları ve gelecek 50 yıl için yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Her ne kadar çeşitli özellikle siyasi etkenler nedeniyle Eskişehir için bu anlamdaki durumun daha iyi olduğu söylenebilir.

Haberler