HOCA, PARTİNİN DEĞERLENDİREMEDİĞİ BİR İSİM

CHP Tunceli Milletvekili Erol, Eskişehir’de konuştu. Erol, Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’den övgüyle bahsederek, “Yılmaz Büyükerşen isterse, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına bir dönem daha aday yapılır” dedi.

HOCA, PARTİNİN DEĞERLENDİREMEDİĞİ BİR İSİM
13 Mart 2017 Pazartesi 11:01

 
RÖPORTAJ: AYŞE KAYTAN UÇAK
Eskişehir Dersimliler Derneği tarafından düzenlenen geceye katılmak için Cuma günü kentte gelen CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol ile hafta sonunda bir araya geldik. Eskişehir ve ülkenin gündeminde olan referanduma dair görüşlerini aldık.
 
Eskişehir’i nasıl buldunuz? Büyükşehir ve merkez iki ilçe belediyesi CHP’li başkanlar tarafından yönetiliyor? Performanslarını nasıl buluyorsunuz?
 
Eskişehir, Türkiye’deki sosyal demokrat belediyeciliğin uygulamaları ile ilgili örnek bir model oluşturturmuş bir kent. Gerçekten Yılmaz Büyükerşen, belediyecilik anlamında, Türkiye belediyecilik tarihinde ve belediye başkanlığı tarihinde bir değer oluşturdu. Bozkırda bir kente önce Anadolu Üniversitesi’ni kurarak, kent için bir marka oluşturdu. Ülke ekonomisine de inanılmaz katkı sağladı.  Eskişehir’i bir eğitim kenti yaptı.  Birçok projede farklılık yaratarak önemli işlere imza attı.  Yılmaz Büyükerşen, aslında partinin değerlendiremediği bir isim.  Sosyal demokrat belediyecilik nasıl yapıldığı, Yılmaz Büyükerşen’in projeleri örnek gösterilerek tüm Türkiye’ye anlatılmalı. Bu konuda bizim eksikliğimiz var. Ayrıca iki ilçe belediyemiz var. Bu belediye başkanlarımızda, kendi ilçelerinde başarılı çalışmalar yapan belediye başkanları. 
 
 
Büyükerşen, Büyükşehir Belediye Başkanlığına yeniden aday olursa Genel Merkez’in bu konudaki tercihi ne yönde olur sizce?
Genel Merkez’in o süreçte neye karar vereceğini şimdiden yorumlamak çok zor. Siyasi dengeler sürekli değişiyor. Daha yerel seçime de 2,2,5 sene kadar daha bir süre var. 2,5 yıl öncesinden tahmin etmekte çok zor. Yapılanları değerlendiğiniz zamanda Yılmaz Hoca ‘ben adayım’ dediği sürece Yılmaz Hoca’nın değişikliği ile ilgili Genel Merkez’in ben bir irade kullanacağını zannetmiyorum. Yılmaz Büyükerşen isterse, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına bir dönem daha aday yapılır. Ben öyle görüyorum. Ama Yılmaz Hoca,  ‘ben aday değilim’ diyorsa, o zaman burada iki belediye başkanı var. Bu iki belediye başkanının anketi yapılır, kamuoyundaki algısı, başarısı nedir o değerlendirilir. Bunların dışında birisi ön plana çıkıyor mu o araştırılır ve bir karar verilir. 16 Nisan Türkiye’nin bir dönüm noktası olabilir. 16 Nisan sonrası Türkiye’yi nelerin beklediği meçhul. Hayır, çıkarsa normal bir sistem devam edecek ama hükümetin ondan sonra nasıl bir hamle yapacağı belli değil. Evet, çıkarsa Türkiye’de bir rejim değişikliği ilgili bir sisteme geçiş var. O anlamda çok kesin ifadeler kullanarak siyasetle ilgili bir yorum yapmak doğru olmaz. 
 
HDP, PKK ÇİZGİSİ YOL AYRIMINDA
Erol, geçtiğimiz ay ‘referandum öncesi, Doğu ve Güney Doğu’da, ‘terör örgütü PKK ile derin devletin bir anlaşma içinde olduğu’nun konuşulduğunu iddia etti. Bu açıklaması çok konuşuldu. Biz de bu iddiayı sorduk.
 
Bu iddia benim iddiam değil. Bölgede herkesin konuştuğu, siyasetçilerinde, istihbaratında bilgisinin olduğu bir konuşma bu. Ama kimse seslendirmeye cesaret edemiyor. Farklılık göstererek bu cesaretle seslendirdim. Bu bölgede konuşulan bir konu. Derin devlet ile PKK’nın ‘evet’ konusunda anlaştığı, Selahattin Demirtaş’ın ve Selahattin Demirtaş’a yakın milletvekillerinin bu işe ‘hayır’ dediği için, karşı çıktığı için tasfiye edildiği. Arkasından Barzani’nin, Türkiye’ye gelişinin değerlendirirseniz bu sürecin doğru bir süreç ve bu yorumun doğru bir yorum olduğunu anlarsınız. Çünkü Barzani şuanda hükümete yakın bir siyaset izliyor. Bölgede Barzani’ye yakın aşiretler var. Mesela Leyla Zana. 2015 yılında Leyla Zana, Tunceli Sanat Sokak’ta bir açıklama yaptı. ‘Başkan Apo’nun da temennisi ve isteği Türkiye’nin başkanlık sistemine ve rejimine geçmesidir’ diyor. Leyla Zana, Barzani’nin iş ortağıdır. Barzani’ye çok yakın bir isimdir. Hiç ortada yok. Bunlar ‘evet’ cephesindeler. ‘Hayır’ demiyorlar, evet cephesindeler. Batı’daki Kürtler kesinlikle ‘hayır’ oyu kullanacak. Ondan hiçbir şüphem yok. Niye? Onlar sistemle entegre olmuş, PKK’nın baskısı ve korkusu yok. O anlamda özgürce gidip iradesini kullanacak. Ama Doğu’da Kürtlerin ne yapacağı konusunda endişe yaşıyorum. Eğer PKK baskı kurarsa oylarını farklı kullanabilirler. Ama bölgede son dönemlerde PKK’dan daha ziyade Selahattin Demirtaş politikasına daha yatkın bir anlayış ve yönelme var. PKK’dan insanlar kopuyorlar. Özellikle ‘hendek operasyonlarından’ sonra PKK’dan bir kopuş başladı. Bölgede, Selahattin Demirtaş çizgisinde siyaset yapmanın daha doğru olduğunu, artık Kürt sorunu ve Kürt meselesinin şiddete dayalı silahlı eylemlerle yapılmayacağının daha doğru olduğu, bunun siyaseten çözülmesi gerektiği yönünde bir algı var. Bu algı da Selahattin Demirtaş’ı güçlendiriyor. PKK ve Apo’da, Demirtaş’tan rahatsız. Hatta Demirtaş’ın, cumhurbaşkanlığı adaylığından da rahatsız. Çünkü Abdullah Öcalan’ın anılarını okursanız, bunların hepsini yazıyor zaten. HDP, PKK çizgisi yol ayrımında. Selahattin Demirtaş, Sırrı Sakık, Ahmet Türk gibi isimler artık şiddete dayalı bir siyaset yapılmaması gerektiğini, silahlı eylemlerle, şiddetle sonuç alınamayacağını gördüğü için siyasal mücadele verilmesi konusunda hem fikir. Bu referanduma hayır oyu kullanması gerektiği konusunda kendi aralarında bir fikir birlikteliği var. Diğer tarafta PKK ile ters düştükleri konularda var.
 
SANDIĞA SAHİP ÇIKARSAK ‘HAYIR’ ÇIKAR
16 Nisan’da ‘evet’ mi, yoksa ‘hayır’ mı çıkar?
Şuanda hayırlar önde gözüküyor. Bu hayırların önde olması ile ilgili CHP milletvekili olarak şunu itiraf edeyim. Bu siyasi bir partinin başarısı değil. Vatandaşın rejimin, cumhuriyetin ve ülkenin geleceği ilgili duyduğu sorumluluktan kaynaklı kendi yürüttüğü kampanyalarla bu noktadayız. Herkes kendini sorumlu hissediyor. Bu konuda ‘ne yapabilirim’ diye kendi kendine görev edilmiş. ‘Hayır’ kampanyasına katkı veriyor. Eğer sandıklarda bir hile olmazsa, bizim seçmenimiz tam anlamıyla sandık başına gidip oyunu kullanırsa ‘hayır’ oyunun yüksek çıkacağını düşünüyorum. Burada iki tehlikeli şey var. Bir, sandıklara sahip çıkmamak. İki, gidip oy kullanmamak. Katılım ne kadar yüksek olursa ve sandığa ne kadar sahip çıkarsak ‘hayır’ çıkma olasılığı o kadar yüksek. Bu seçimin sonucu katılımın yüksekliği ve sandıkların hakimiyetine bağlı.
 
MHP’NİN YÜZDE 90’I ‘HAYIR OYU KULLANACAK
Büyük Birlik Parti referandumda ‘evet’ oyu kullanacaklarını açıkladı. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük Birlik Partisi’nin genel başkanının açıklamasından anlaşılıyor ki kendi parti içlerinde bir ayrışma var. Mesela MHP, parti politikası olarak ‘evet’ kararı aldı. Ama MHP’nin yüzde 90’ı ‘hayır oyu kullanacak. Çünkü MHP seçmeni şunu görüyor ve diyor; ‘evet oyu çıkarsa MHP bitecek. Çünkü bu sisteme göre iki partinin kalması lazım. MHP diye bir parti kalmayacak. Ama hayır çıkarsa Devlet Bahçeli gider, parti yeni bir liderle çıkış yapabilir.’MHP’nin yüzde 90 seçmeni ‘hayır’ oyu kullanacak gibi gözüküyor. Sokaklardan gelen duyum o. Büyük Birlik Partisi’nin, Türkiye genelinde yüzde 1,1,5 gibi bir oyu var. Ben onunda yüzde 90’nının ‘hayır’ oyu kullanacağının kanaatindeyim.
 
‘EVET’ ÇIKARSA, MEÇHUL OLAN BİR SÜRECE GİRECEĞİZ
16 Nisan referandumda ‘evet’ çıkarsa ne değişecek? ‘Hayır’ çıkarsa neler değişecek?
‘Hayır’ çıkarsa Türkiye’de hiçbir değişiklik olmayacak. Herkes görevinin başında olacak. Hayat ve Türkiye’nin yönetim şekli aynı şekilde devam edecek. Ama ‘evet’ çıkarsa, meçhul olan bir sürece gireceğiz. Kişiye dayalı bir anayasa, kişiye dayalı bir güçler dengesi asla sonuca dayalı bir çözüm üretmez. Kişiye dayalı bir güç anlayışını kabullenmek kesinlikle doğru bir anlayış değil. Devletin kendi gelenekleri var. Devletin kendi kuralları var. Bunlara uyum içinde, uyumlu olabilecek kanunlar ve anayasal düzenle herkesin yurttaşlık hakkının korunduğu bir anayasal düzenle bu ülke yönetilir. Çünkü kişiler gelip geçici. Bugün kahraman olanlar yarın hain olabilir. Kişiye dayalı bir siyaset anlayışı doğru değil. Tamamen yurttaşlık haklarının korunduğu, anayasal güvence altındaki bir ülkenin rejimi bence doğru bir rejim şeklidir.
 
 
 
 
 
 
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.