ERMİŞ MİYİZ YOKSA GÜNAHKAR MIYIZ?

Şehir Tiyatroları oyuncularından Sermet Yeşil’le bir röportaj gerçekleştirdik. Hem 17 Kasım’da perdelerini açan, yönetmenliğini yaptığı yeni oyunu hem de Türkiye’de tiyatronun gidişatına dair bir sohbet gerçekleştirmiş olduk.

ERMİŞ MİYİZ YOKSA GÜNAHKAR MIYIZ?
22 Kasım 2016 Salı 06:33

Oyunla ilgili doğrusu ne söylesem etkileyiciliğini azaltmaktan korkuyorum. Bu bir sorular oyunu bana kalırsa, cevaplardan ziyade bize birtakım sorular sordurup kendi içimizde muhakemeye bırakıyor. Ermiş miyiz, günahkar mı? İkisinin de ötesinde bir şey var mı? Ermişler de günahkar mıdır? Perde arasında hepimiz çok gerilmiştik ancak bir yandan seyircilerin konuşmalarına kulak misafiri oldum. Herkes şimdi burada belirterek sürprizini kaçırmak istemediğim aksesuarlar hakkında konuşuyordu. Şimdiden kafamızda birçok soru işareti oluşmuştu. “Ermişler ya da Günahkarlar” bizi gerilmeye ve düşünmeye çağırıyor. Şehir tiyatrosunun bu sıradışı oyunu üstüne fazlaca konuşarak duyabileceğiniz heyecanı yok etmeden görmenizi tavsiye ediyorum.
 
Seyirci doğuyor yönetmen de ölüyor
 
Sermet Yeşil’e yeni oyununu sorduk. Provaları uzun süren, metnine sadık kalınan ve her ayrıntısı ince ince işlenen oyunu şöyle anlattı:
“Oyun üç kişilik bir oyun. Orijinal adı ‘Akıl Oyunları.’ Çevirmen böyle çevirmiş ve doğru da bir isim. Oyunda çok iyi bir yere oturuyor. ‘Ermiş miyiz yoksa günahkar mıyız?’, bunu tartıştığımız bir oyun. Oyunla ilgili bir bilgi paylaşmak istemiyorum. Gördüğün şeyin gerçek olup olmadığıyla, inanmakla ilgili ufacık bir soru işareti bırakmak istiyoruz seyircinin kafasında. Dramatik kurgusu çok sağlam bir oyun. Metinde ufak bir şey değiştirdiğinde büyük bir hataya sebep olabiliyorsun. O yüzden metne tamamen sadık kalmaya çalıştık. Bütün tasarımı, dekoru, ışığı, aksesuarları, kostümü, her şeyi oyunun söylemek istediği cümleye hizmet eden şeyler. Hepsini ince ince yapmaya çalıştık. O yüzden uzun bir prova süreci geçirdik. Umarım, hak ettiği yere ulaşır. Birinci perdesi bir saat on dakika sürüyor, ikinci perdesi elli dakika sürüyor. O, iki saati yarım saat geçirmiş gibi hissetsin istiyoruz seyirci. Oyunun seyirciyle buluşmaya çok ihtiyacı var artık. Bugün o anlamda önemli bir gün. Oyun için seyirci doğuyor yönetmen de ölüyor. Yönetmenin cenaze töreni ama oyunun da doğumu gibi bir şey.’’
 


Eskişehir’de gelişen tiyatro
 
Eskişehirli bir tiyatro sanatçısı Sermet Yeşil. Bu şehre dair, şehrin bizlere kültürel olarak kattıklarına dair de konuştuk. Çocukluğu burada geçmiş Yeşil’in, tiyatroyla da ilk kez bu şehirde kurulan Eskişehir Tiyatora Kumpanyası’nın binasının yapılış aşamasında çalışırken 1995’te tanışmış. Bütün anılarının, ailesinin olduğu şehirden bir türlü kopamadığından, bir şekilde dönüp dolaşıp burada tiyatro yapmaya devam ettiğinden söz etti. Bu şehirden de hiçbir zaman kopmak istemediğini sözlerine ekledi.
Sonrasını şöyle anlatıyor Sermet Yeşil:
“ETK kapandı. Tiyatro Anadolu açıldı. Çok önemli bir yerde Türkiye için Tiyatro Anadolu. Özerk anlamda tek üniversite tiyatrosu. Çok verimli çalışmalar yaptım orada.  Orada olduğum altı yıl boyunca çok da keyifliydi benim için. Sonra Şehir Tiyatroları açıldı. Şehir Tiyatroları, Eskişehir’de yaşayan insanlara sunulan çok önemli bir hizmet bana göre. Bir belediye vitrini. Yerel yönetimin katkısıyla yapılabilecek bir tiyatro. O anlamda Büyükşehir Belediyesi’nin katkısını yadsıyamam. Sonra şehir tiyatrolarında yer aldım. Ve gördüm ki Eskişehir’de irili ufaklı tiyatrolar açılıyor, kapanıyor. Devam ediyor, edemiyor. Bir sürü sorun yaşıyor ama belli ki Eskişehir’de böyle bir potansiyel var. Yirmi yıldan bahsediyorum. Sürekli kendini yenileyen bir şey tiyatro. Ve bunun merkezinde olduğunu hissetmek önemli. Hem de Eskişehir’i tercih etmemdeki sebeplerden biri. Eskişehir’in her yıl değişen genç nüfusu; büyük şehirlerden gelen öğrenciler de oluyor, Türkiye’nin her yerinden gelen insanlar da oluyor, Edirne’den Şırnak’a kadar. Onlara hizmet ediyor olmak, onların dünyasını değiştirebilecek ufacık da olsa etkilerde bulunma hissini yaşayabilmek insanı çok diri tutan bir şey. Bu anlamda Eskişehir’de tiyatronun gelişimini de ona yoruyorum.’’
 
Karanlığı aydınlığa çıkarıyor
 
Eskişehir Senfoni Orkestrası’nın, Şehir Tiyatrosu’nun, yıl içinde Eskişehir’de gerçekleşen birçok festivalin öneminden bahsettik. Biz başka şartlar altında yaşıyor gibiyiz kültürel olarak Eskişehir’de bana kalırsa. Özelleştirilmesi söz konusu olan Devlet Tiyatroları- Devlet Opera-Balesi, Kültür Bakanlığı’nca destekleri kesilen özel tiyatrolar, tiyatrolarda yabancı oyunların yasaklanması gibi birçok sıkıntı üstüne de konuştuk elbet. Pekiyi ne işe yarıyor devletin tiyatrosu, neden bu kadar önemli senfoni orkestrasının varlığı?
Doğrusu, Sermet Yeşil çok güzel bir tespit yaptı buna dair: “Eskişehir’de bir senfoni orkestrasının olması çok önemli. Bakış değişiyor. Karanlığı aydınlığa çıkarıyor. Bir anda anlanabilen bir şey değil bu ama yedi yaşında çocuklar senfoniye gittiğinde; ışıklar kapanıyor, sahnede ışıklar açılıyor ve orada bir şey olmaya başlıyor, birbirlerine dokunuyorlar. Bu çok önemli bir şey. Yirmiyaşına geldiğinde sokak ortasında ‘Sen benim karıma niye yan baktın?’ diye birbirlerini bıçaklamazlar. Değişim dediğim şey bu. Bu olduğu için sosyal bir ortam oluşuyor. Daha aydınlık bir toplum yaşamı kurulabiliyor. Bu Van’da da böyle, Erzurum’da da Sivas’ta da. Çünkü orada da Devlet Tiyatrosu var. Çok önemli bir hizmet bu. Devletin sağlık gibi, eğitim gibi vermesi gereken bir sanat hizmeti.”
 
 


Türkiye’de tiyatro elden gidiyor mu?
Türkiye’de sanatın üstüne çöken bu karanlık devam mı edecek? Ne olacak? diye sorduğumuzda ise şöyle bir yanıt aldık: “Dünya tarihi böyle. Ben kırk yaşındayım ama biraz anlamaya başladım. Mesela bu oynadığımız oyun Ermişler ya da Günahkarlar’da böyle bir bakış var. ‘Bazı insanlar doğru yerde, doğru zamanda, doğru işi yapamadıkları için değişime kapalı oluyorlar.’ Bu anlamda sürekli böyle gideceğini; ülkenin, Ortadoğu’nun, sürekli böyle bir karanlık içinde olacağını hiç sanmıyorum.’’
 
 
Şehir Tiyatroları’nda bizi neler bekliyor?
 
Oyunlara geri dönecek olursak; ‘Ermişler ya da Günahkarlar’ın bugün beni etkilediği gibi farklı bir yerden, işin içindeki komikten seyirciyi sarmalayan bir başka oyun, Sermet Yeşil’i Şvayk rolünde izlediğimiz ‘Aslan Asker Şvayk’tan söz ettik. ‘Bu oyun neden bu kadar beğenildi ve savaş karşıtı Şvayk’ın cephedeki öyküsü tam da yerinde ve zamanında mı buluştu seyirciyle?’ diye sorduk Sermet Yeşil’e:
“Bu oyun zaten bizim repertuarımızdaydı. Biz kırk beş gün metin üzerinde çalıştık. Oyun  Hašek’in romanı. Oyunlaştıran da Hašek . İkinci Dünya Savaşı’nda cephede savaşırken kendi askerlik anılarını derleyerek yazmış. Biraz skeç tarzında bir roman. Sonra da tiyatro oyununu yazmaya çalışmış. İkisini de bitiremeden ölmüş. Çok da genç ölmüş zaten. Niyeyse böyle önemli insanlar çok genç ölüyor. Biz önce metinle boğuştuk. Bir de Eskişehir’de olmak biraz tuhaf, sen bunları yapmaya çalışırken üstünden sürekli savaş uçakları geçiyor. Bir yandan psikolojik mutlaka bir derinliği olmuştur. Etkileniyordur buradaki halk, eminim. Ama bunu fark etmiyordur. İnsanlar alışıyor çünkü bir süre sonra. Sıradanlaşıyor. Son sahnesi oyunun çıkmasına iki gün kala oturdu. Son gün ben hala müzikle prova yapıyordum. O son sahneyi oturtmak da birkaç oyun sürdü. Biraz kendi içinde halloldu oyun. Çok yakında sıcak bir savaşın sürdüğünü görmek, her gün duymak ve üstünden sürekli uçakların geçmesi biraz ekibi de etkiledi. Doğru bir yere parmak basmak istedik. O yüzden biraz kendince gelişti. Mümkünse bu sene İstanbul’a, Anakara’ya turne yapmayı düşünüyoruz. Şimdi biraz daha seyirciye ulaşır diye düşünüyoruz. Belki dünyayı değiştimek değil niyetimiz ama bin kişi izleyecekse, on kişi bundan etkilense, o on kişi çevresinde bin kişi yapar diye düşünüp tiyatronun iletken havasını yaymak istiyoruz. Şvayk o anlamda bizim için önemli. Ermişler ya da Günahkarlar da, Töre oyunu da, Gölge Ustası oyunu da bizim için önemli. Öyle bir durum var ki Türkiye’de, Eskişehir’in telefon rehberini de tiyatro olarak koysak eminim bir yere dokunur.’’
 


Devletin yapması gerekeni biz yapıyoruz
 
Şvayk, ocak ayında tekrar seyirciyle buluşacak. Çünkü Opera’da bir başka oyunun provaları yapılıyormuş bu sıra. ‘Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’ Haldun Taner’in Türkiye Tiyatrosu için önemli bir oyunu, Eskişehir seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. ‘Aslan Asker Şvayk’ı henüz izlememiş olanlara Ocak ayını beklerken vakit kaybetmeden ‘Ermişler ya da Günahkarlar’ı görün derim. Sözlerimi Sermet Yeşil’le sonlandırmak istiyorum. Benim için tiyatro; dekoruyla, kostümüyle, tiyatrocuların performansıyla, ışığıyla, müziğiyle, bütün bunlar üstüne yazılabilecek/tartışılabilecek binlerce şeyden öte bu düşüncelerle anlam buluyor doğrusu:
“Eskiden Kültür Bakanlığı destek oluyordu tiyatrolara ve o kapalı olan yaz aylarında kiralarını ödeyebiliyordu tiyatrolar. Böylece sezona hazırlanabiliyorlardı. Şimdi o destek kesildi, artık bunu söylemenin hiçbir zararı yok. Belli, kendi dünya görüşüne yakın tiyatroları destekliyor artık Kültür Bakanlığı. Bu anlamda eksik ve ahlaksızca bir iş yapıyor bana kalırsa. Onun dışında öyle bir kültür oluşmuş ki; İstanbul’da mesela ayakta tutmak için tiyatroları bir araya geliyoruz ve destek gecesi yapıyoruz. Bizi seven insanlar geliyorlar ve destek oluyorlar. Güzel bir gece yaşıyoruz ve bir tiyatro üç ay boyunca kirasını ödeyebiliyor. Devletin yapması gereken şeyi biz yapıyoruz. Gocunuyor muyuz? Hayır ama keşke devlet yapabilse bunları. Yoksa karanlık...’’
Aydınlık için tiyatro...
 
Küçük bir not:
Amerikalı yazar Anthony Horowitz’in kaleme aldığı ve yönetmenliğini Sermet Yeşil’in üstlendiği Ermişler yada Günahkarlar adlı oyunun çevirisi Zeynep Avcı’ya ait. Oyun, insanoğlunun iç dünyasının karanlık taraflarına yolculuk ederken, korku ve şiddetin yarattığı cazibenin nedenlerini sorguluyor. Dekor tasarımını Anıl Işık’ın, Kostüm Tasarımını Tülay Kale’nin, Işık Tasarımını Osman Uzgören’in gerçekleştirdiği ve müziklerini Onur Ermez’in bestelediği oyunda, Şehir Tiyatroları sanatçıları Basri Albayrak, Ali Eyidoğan ve Burcu Tutkun rol alıyorlar.
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.