İKTİDAR KİM, ANA MUHALEFET KİM?


İbrahim Arslan

İbrahim Arslan

11 Mart 2017, 08:53

Son günlerde, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun, anayasa değişikliklerine dair bir radyo programında yapmış olduğu değerlendirme, evet cephesinde yer alan kişi ve kurumlara can simidi olmuş görünmekte.
Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak yer yer nezaket sınırlarını da aşan farklı eleştiriler getirilmektedir. Bu eleştiri ve değerlendirmelerin hiç birine katılmamakla birlikte, Sayın Kılıçdaroğlu’nun,  yorgunluk veya yoğunluktan kaynaklı, örnek verdiği konuda bir dil sürçmesi veya sürç-i lisan yaptığını düşünüyorum.  Anayasa değişikliklerinin kabul edilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olabileceği gibi, bu sıfatıyla da Cumhurbaşkanlığına aday olmasına engel bir durum kalmayacaktır. Ayrıca Cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimleri birlikte yapılacaktır. Yine yürütme, yani hükümeti kurma, bakanlar kurulunu atama yetkileri de seçilecek Cumhurbaşkanına ait olacaktır.  Sayın Kılıçdaroğlu; bu değişikliklerin kabul edilmesi halinde, yapılacak seçimlerde seçilen Cumhurbaşkanının farklı partiden, parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran partilerin ise farklı siyasi yapılardan oluşması durumunda, çok ciddi krizler yaşanacağına dikkat çekmek istemiştir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sürç-i lisan ederek başbakan olarak kullandığı ifadeden kastettiği parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran siyasal güçtür.             
Vereceğim bir örnekle, Sayın Kılıçdaroğlu’nun aslında ne kadar önemli bir konuya değindiği ortaya çıkacaktır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, 16 Nisan da yapılacak halkoylamasında Anayasa değişikliklerinin kabul edildiğini varsayalım.  Bu değişikliklere göre ilk seçimler de 3 Kasım 2019 tarihinde yapılacaktır. Seçime katılma yeterliliği taşıyan partiler; hem Cumhurbaşkanı adaylarını, hem de iki seçim bir arada yapılacağı için seçim bildirgelerini açıklayarak, milletvekili adaylarını da ilan edeceklerdir. 
 
Yapılacak seçim sonucunda; Cumhurbaşkanının A partisinden, milletvekili çoğunluğunun ise B partisi veya diğer muhalefet partilerinden seçildiğini bir an düşünmenizi ve ortaya çıkacak garabeti sorgulamanızı istiyorum.  Yeni anayasa değişikliğine göre, hükümeti kurma, bakanlar kurulunu atama ve kurma görevi Cumhurbaşkanına ait olacaktır. Yukarıda verdiğim örnek seçim sonucuna göre,  A partisi daha az milletvekili çıkararak ana muhalefet partisi olması gerekirken, sadece Cumhurbaşkanı seçimini kazandığı için iktidar partisi konumuna, B partisi ise cumhurbaşkanı seçimini kaybetmesine karşın, daha fazla milletvekili çıkardığı için iktidar partisi olması gerekirken, ana muhalefet partisi konumuna düşecektir. Ya da siyasi partilerin gösterdiği adaylar dışında, bağımsız olarak aday olan bir kimsenin Cumhurbaşkanı seçildiğini düşünelim. Parlamentoda hiç bir milletvekili olmayan bir kimse, hükümeti kurma, bakanlar kurulunu, üst düzey yöneticileri atama ve ülkeyi tek başına yönetme gücünü eline alacaktır. Her iki örnek olay içinde, Cumhurbaşkanı tarafından kurulan hükümet ile parlamentonun karşılaşacağı krizleri varın siz düşünün…
 
Yine bir başka örnek vermek istiyorum. Bir an yerel seçimleri aklınıza getirin. Seçmenlerimiz il-il, ilçe-ilçe farklı siyasal davranış sergileyebilmektedir. Örneğin büyükşehir ve ilçe belediye başkanlıkları ile belediye meclis üyeliklerinde farklı partiler veya adaylara oy kullanabilmektedir. 
 
Eskişehir’de yapılan yerel seçim sonuçları bu durumun en belirgin ve somut örneğidir.  2014 yılında yapılan yerel seçimlerde Sayın Yılmaz Büyükerşen geçerli oyların % 45,25 ini alarak büyükşehir belediye başkanı seçilmiştir. AKP ise % 39,05 oranında oy alabilmiştir. Ancak büyükşehir belediye başkanlığını kazanan CHP, 46 kişilik büyükşehir belediye meclisinde 16, başkanlık seçimini kaybeden AKP ise 29 meclis üyesi ile temsil edilmektedir.
Yani başkanlık seçiminde % 45,25 oy alan CHP büyükşehir meclisinde % 34,78, başkanlık seçiminde % 39,05 oy alan AKP ise büyükşehir meclisinde % 63,04 oranında temsil edilir hale gelmiştir. Bu bir garabet değil de nedir? Uygulama ve işleyiş açısından büyükşehir belediye meclisinde yaşanan sıkıntıları ise bütün Eskişehir kamuoyu yakından bilmektedir.
AKP ve MHP sözcüleri mevcut sistemin kriz ürettiğini, yeni sistemde istikrar olacağını üzerine basarak anlatmaya çalışmaktadır. Oysa yeni sistemin bizatihi kendisi kriz üretecek bir sistem olma özelliğini taşımaktadır.  Bu anayasa değişikliklerinin, ülkemizin geleceği açısından yarar sağlamayacağı, var olan sorunlarımıza çözüm üretmeyeceği, istiklal, istikrar ve istikbal getirmeyeceği çok açık…
Yapılacak halkoylamasında oy kullanacak herkes, bireysel bir karar vererek iradesini sandığa yansıtacaktır. Ancak vereceğimiz bu bireysel kararların toplumsal bir sonuç yaratacağını aklımızdan çıkarmadan, herkesi tekrar tekrar düşünmeye, değişiklikleri okuyup, anlamaya ve olası sonuçlarını sorgulamaya davet ediyorum.
 
 
 
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.