OYUNCULUĞUN DÖRT MEVSİMİ; M. ALP SUNAOĞLU

Hüseyin Akçar'ın bu haftaki konuğu tiyatro oyuncusu M. Alp Sunaoğlu...

OYUNCULUĞUN DÖRT MEVSİMİ; M. ALP SUNAOĞLU
02 Şubat 2018 Cuma 15:36

Şehir Tiyatroları’nın başarılı oyuncularından birisi; Alp Sunaoğlu.

Kurum içerisinde her yönüyle dikkat çekiyor. Birden fazla oyunda kendisini izledik. Rolün büyüğü küçüğü olmaz kesinlikle ancak; her oyunda küçük – büyük fark etmeksizin  rolünden ve adından sıklıkla söz ettirdi; Alp Sunaoğlu.

Fakat bunların ötesinde bu sezonun keyifli oyunları içerisinde yer alan 39 Basamak’ın Richard Hannay’ı… Neden bunu söylüyorum? Birazdan anlayacaksınız.

İzlemekten keyif aldığım bir oyun, 39 Basamak.. Belki üç defa izledim. Fırsatım olsa yine izlerim.

Oyuncu kadrosunun ve yönetmenin zekası ile ortaya harikalar çıkmış. İzlemediyseniz mutlaka tavsiye ediyorum. Buradan oyundaki bütün oyuncuları, ekibi ve yönetmen Oğuz Utku Güneş’i kutluyorum. Sidikli Kasabası Müzikalindeki başarısından kendisini tanıyorum. Orada da harikalar ortaya çıkmıştı. 39 Basamak’ta da öyle oldu.

Ayrı bir yorum söz konusu. İzledikten sonra bana hak vereceksiniz.

İşte Alp Sunaoğlu’nun diğer oyunlardaki performansı burada tavan yapmış durumda.

Yalın, sade ve bir o kadar sevecen tavrı ile oyunun temel kişilerinden birisi.

Böylesine başarılı bir oyuncuyu konuk aldığım için çok mutluyum. Aynı zamanda kendisine zaman ayırdığı için teşekkürlerimi sunuyorum.

O zaman buyurun;

Binbir ruh bir bedende; ALP SUNAOĞLU

Eskişehir’in yakından tanıdığı başarılı oyuncu Alp Sunaoğlu’nu kendi cümleleri ile tanıyabiliriz?

1980 Adana doğumluyum. Kendimi bildim bileli resim ve müzik yapmaktan, oyun oynamaktan çok zevk aldım. Çok sevdiğim bir esim ve 5 yaşında bir de oğlum var. Ve geleceğe dair hiç bitmeyen umutlarım..

 Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın başarılı oyuncuları arasında yer alıyorsun. Bu tiyatro ile nasıl tanıştın? Mutlaka bir öyküsü vardır. Bunu senden dinleyelim.

Çok teşekkür ederim.

Anadolu üniversitesi devlet konservatuvarı mezunuyum. Şehir tiyatroları, henüz öğrenciyken sözleşmeli sanatçı olarak çalıştığım dolayısıyla tanıdığım bir kurumdu.

Şehir Tiyatroları ile tanışmadan önce neler yaptın? Hangi kurumlarda çalıştın?

2006 yılında mezun olur olmaz İstanbul'a taşındım.

İstanbul devlet tiyatrolarında ve bazı özel tiyatrolarda çalıştım. Bu arada Bahçeşehir Üniversitesi'nde oyunculuk üzerine yüksek lisansımı tamamladım.

Avşar filmle çalışarak bünyesindeki dizilerde oynadım.

Drama dersleri verdim.

Reklam filmleri dışında TRT çocuk kanalında Türkiye'yi gezdiğimiz " Doğal Olarak " adlı bir de çocuk programı sundum.

2011 yılında Eskişehir şehir tiyatrolarının sınav açtığını öğrendim ve sınavı kazanarak ne şanslıyım ki bu kurumda çalışmaya başladım.

Son sezonda birden fazla oyundan rol alıyorsun. İlkinden başlayalım. Sezon başında prömiyer yapan Oyunun Oyunu...

Temposu çok yüksek ve farklı bir oyun. Yönetmen koltuğundan Usta Sanatçı Haldun Dormen var. Oyundan ve prova sürecinden bahsedelim?

Haldun Dormen'le ilk kez çalıştım.

Başlangıçta aramızdaki kuşak farkından dolayı bir iletişim kopukluğunun yaşanıp yaşanmayacağı konusunda çekincelerim vardı.

Karakterimi, alışılagelmiş yorumlamaların dışına çıkarmak ve renklendirmek adına " Herhalde kabul etmez ama olsun ben eğleniyorum. Beğenmezse değiştiririm." diyerek yaptığım türlü oyunlar kabul gördükçe hiç de tedirgin olduğum gibi katılaşmış bir anlayışla karşı karşıya olmadığımı anladım.

Aksine yeni olana açık, ne yaptığının gayet farkında, zeka dolu bakışları ve ustalara has sihirli dokunuşlarıyla oyuna adeta tarz katan, yılların yıpratamadığı bu denli parlak bir beyne hayran kaldım.

Çok eğlendim, çok şey öğrendim.

Haldun abi benim için, daha evvel yasamalıydım daha evvel tanışmalıydık dediğim bir yönetmen.

Dilerim tekrar tekrar çalışacak ömürlerimiz olsun.

Sezon oyunları içerisinde yer alan ve adından sıklıkla söz ettiren bir başka oyun 39 Basamak. İzleyipte keyif aldığım nadir oyunlardan. Şubat ayının ilk günlerinde de oynamaya devam edecek. Biraz ondan bahsedelim?

2008 yılında Kenter Tiyatrosunda seyrettiğim bir oyundu. Bazı oyunlar vardır, seyrederken bir çocuk gibi kıpır kıpır olur içiniz. İşte 39 basamak bendeki oyunbaz çocuğu kışkırtan bir oyun.

Bu güne dek kurumsal ve özel tiyatrolar tarafından birçok kereler sahnelendi. Ancak bu metin ilk kez bize has bir yorumla Eskişehir şehir Tiyatrolarında sahneye konuluyor.

Orjinal metinde hikaye İngiltere'de başlayıp İskoçya'ya doğru ilerlerken, bizim maceramız İstanbul'dan başlar Konya üzerinden güneye Adana’ya dek varan bir yol izler. Ve bizler bu yol boyunca çeşitli gelenekler görenekler, yöresel ağızlar, maniler ve türkülerle bezeli bir Anadolu hikayesine tanıklık ederiz.

Kendinizi bir an “Selvi boylum al yazmalım” izlerken, hemen ardından Hitchcock un “Sapık” filminde bulabileceğiniz, türlerin iç içe geçtiği hem zihnen hem bedensel olarak oldukça zorlayıcı ve bir o kadar da oyuncuyu diri tutan bir Anadolu polisiyesi 39 basamak.

Böyle bir ekip kolay kolay bir araya gelmiyor. 2 ay süren yoğun bir prova süreci geçirdik.

Yönetmenimiz Oğuz Utku, sahneleri her gün yeniden yazarak yepyeni bir oyun yarattı. Zekasına güvendiğim çalışmaktan çok zevk aldığım değerli bir yönetmen.

Birbirinden maharetli oyuncu arkadaşlarımla kendimizi işe öylesine verdik ki, her yeni gün bir öncekini daha ileriye taşıdı. Koreografilerimizi hazırlayan meslektaşımız Ezgi Coşkun’un oyunun ruhunu yansıtan hareket düzeni, sevgili Ayşe Ayter’in sihirli ışıkları, reji masası ve tüm teknik ekibin özverisiyle mutlu sona ulaştığımız hiç unutmayacağım bir proje oldu.

Şehir Tiyatroları’nda oynadığın oyunlar arasında unutamadığın, oynamaktan çokça keyif aldığın oyun hangisi?

Bu sezon oynadığım her üç rolden de çok keyif alıyorum.

Ayrıca geldiğim ilk yıl oynadığım "Kanlı Nigar" adlı oyunda Münir Canar gibi bir ustayla çalışıp sahnede şarkı söylemek beni çok mutlu etmişti.

Geldik Ağır Roman’a.. Alp Sunaoğlu’nu çok farklı bir rolde görüyoruz. Farklı sahnelenmesi ile eskimeyecek oyunlar arasında. Ağır Roman süreci nasıl gelişti? Bu oyunla ilgili duygularını alabilir miyiz?

Dönüşümü olan karakterleri oynamayı seviyorum. Başında başka biriyken, hikaye ilerledikçe değişen, dönüşen düşüncelerinin yeniden biçimlendirdiği yeni kişiliğiyle var olan yepyeni bir karakter. Bu kabuk değiştirme sancısı beni yaratıcı kılıyor.

Ağır Roman, ana hikayenin çevresindeki mahalle atmosferini, sakinlerinin yaşamlarından küçük küçük kesitler sunarak oluşturan bir metin. Dolayısıyla bu küçük kesitlerden anlaşılabilir, hissedilebilir bir karakter yaratmak biraz güç. Bu noktada ne yapmak istediğini bilen bir yönetmenin varlığı; karakterinizin hatlarını çizmenizde size çok büyük bir güven veriyor.

Barış, sahneye koyacağı metne son derece hakim bir yönetmen. Öyle ki; oyunculardan gelebilecek her soruya açık ve çalıştıkça anlıyorsunuz ki %90 ının cevabını daha önceden vermiş. Değerli koreografımız Sibel Erdenk ve Barış Erdenk çok sevdiğim disiplinlerine hayran kaldığım, çalışmaktan her zaman büyük bir zevk alacağım, benim için çok özel ruhlu insanlar.

Komedi mi oynamak zor yoksa dram mı? Tercihin olsa hangisini daha çok tercih ederdin?

Her ikisinin de kendine özgü dinamikleri olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla biri daha kolay öteki daha zor diyemem. Ben oyunun türünden ziyade rolün komiği ya da dramı üzerinden bir tercih yapmayı yeğlerim.

Tiyatronun haricinde yaptığın aktiviteler var mı? Ayrı bir hobi ya da ayırdığın başka aktiviteler?

Gitarımı alıp şarkı söylemeyi seviyorum. Film izliyorum, tiyatro metinleri okuyorum. Oğlumla birlikte artık materyallerden türlü oyuncaklar yapıyorum.

Şu anda yürüttüğün başka oyunlar veya projeler mevcut mu?

Şu anda şehir tiyatrolarindaki oyunlarım haricinde bir projem yok.

Yapmak istediğin bir oyun veya içerisinde yer almak istediğin bir proje var mı?

Mezun olduğum ilk yıllarda Ali Düşenkalkar'ın asistanlığını yapıyordum. Beraberce bir drama topluluğu ile     " Guguk Kuşu " adlı oyunu çalışmıştık. Beni çok etkilemiştir. Bu oyunu bir rock muzikali olarak sahneye koymak ve oynamak çok isterim.

Tiyatronun Türkiye’deki durumu ile ilgili ne düşünüyorsun? İlgi artıyor mu yoksa azalıyor mu?

Tiyatronun kendine ait bir seyircisi var. Elbette çeşitli sebeplerden dolayı dönem dönem bu sayı artabilir ya da azalabilir. Eskişehir için konuşacak olursak sahneleri hiç boş bırakmayan sadık bir seyircimiz var.

 Bu kadar yoğun programda Esgündem26 ailesine zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğin bir şey varsa onları da alabiliriz.

Ben çok teşekkür ederim. Bunca işinin arasında tiyatroya gönül vermiş yüreğine sağlık.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.