MENFAAT PEŞİNDE KOŞANLARIN AYAĞINA BASTIK

AK Parti’de 24’üncü ve 25’inci dönem Eskişehir Milletvekilliğini yapan Salih Koca ile dünü, bugünü ve yarını konuştuk.

MENFAAT PEŞİNDE KOŞANLARIN AYAĞINA BASTIK
28 Mart 2017 Salı 10:53

AK Parti’nin kuruluşuyla siyasete girdi. Parti’nin çeşitli kademelerinde görev aldı. 2008-2015 yılları arasında il başkanlığı görevini yürüttü. 24. ve 25. dönemde milletvekili seçilen Salih Koca, sürpriz bir şekilde 1 Kasım seçimlerinde aday gösterilmedi. Şuan AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı olan Salih Koca, Soner Uçak’ın sorularını yanıtladı.
 
Milletvekilliği dönemizde gündem yaratan bir isimdiniz ama şimdilerde çok fazla isminizi duymuyoruz...
İl başkanlığı ve milletvekilliği dönemi benim açımdan oldukça hareketliydi. Siyasi hayatıma AK Parti’nin kuruluşundan itibaren başlayan biri olarak her aşamada elimden geleni ardıma bırakmamaya partime ve insanlarıma faydalı olmaya çalıştım. Şuada Yerel Yönetimler de bir görevim var. Benim açımdan bakıldığında bu dönemde ziyadesiyle hareketli. Fakat bu yoğunluk Eskişehir yerelinde olmadığı için çok fazla gündeme gelmiyorum. Sorumluluğum alanında 14 il, 185 ilçe belediyesi var. Aynı tempo ve yoğunlukta bu görevimi yerine getirmeye çalışıyorum.
 
Salih Koca’nın bundan sonraki siyasi hedefi ne?
Siyasette belirli bir hedef için hareket edilmesi halinde bu siyaset değil, daha ziyade bir şahsi meseleye dönüşür. Ben her dönem elimden gelen gayreti gösterdim. Şuanda da gösteriyorum. Bu gayretlerimin karşılığında herhangi bir beklentim yok. Zaten iyi niyet ile çalışırsanız bu siyasi arenada kendisine bir karşılık illaki buluyor. Hiç unutmam milletvekilliği dönemimde Ramazan ayında iftarı Mahmudiye’de açmamız gerekiyordu. Mahmudiyeye vardığımızda henüz ezan okunmamıştı. Ancak başka bir yere daha gitmemiz gerekiyordu; Dere Köye. Ezanı beklemeden yola çıktık. Ezan yolda okunduğunda arkadaşlara “yanımızda ne var” dedim. Sadece ekmek ve salatalık vardı. Onlarla iftarımız açtıktan sonra yola devam ettik ve Dere Köy’e geldik. Dere Köye yaklaşık 50 yıl sonra bir milletvekili geliyormuş. Böyle bir çaba içerisinde olmak bence siyasetin en büyük mükafatıdır. Plan ve bütçe komisyonunda görev aldığım dönem 36 saat uykusuz bir şekilde çalıştığımı hatırlarım. Şuanda Eskişehir’de hayata geçirilen pek çok eserin temellerini o dönem attık. Bu yüzden bunları görmek, ulaşılacak en büyük siyasi hedeftir diye düşünüyorum.
 
Hizmet demişken URAYSİM de sizin milletvekilliği dönemizde kazandırıldı ancak şimdi tarım arazilerini işgal ettiği konuşuluyor?
Yaklaşık 600 milyarlık bir yatırımdan söz ediyoruz. Biz bu projeye başlarken 200 milyar liralık bir bütçe ile yola çıktık. 2008’den bu zamana gelen bir projededir URAYSİM. Bu ülke için çok yeni bir ş kolu. Dünya’da da çok fazla bilinen bir iş kolu değil. TCDD, Ulaştırma Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi’nin koordinasyonu ile hayata geçirdiğimiz bir proje. Yola ilk çıktığımızda küçük bir projeydi. Ancak şimdi 50 kilometrekarelik bir alana yayıldı. Burada hızlı tren, trenlerin vagonların ve lokomotiflerin test sürüşleri yapılacak. Eskişehir’e çok ciddi kazanımlar getirecek bir proje. Kapladığı alana baktığımız zaman tarım alanlarının içine almaması mümkün değil. Uzun süre yapılan araştırmaların ciddi çalışmaların ardından bu proje için en uygun yerin orası olduğuna karar verildi. Bu yüzden kazanımlarını göze aldığımız da ciddi ve önemli bir projedir.
 
3. üniversitede çok tartışıldı bu konuda ne diyeceksiniz?
Söz verdik yapılması gerekiyor. Şuanda benim sorumluluğum ve yetki alanımda değil. Ama hepimiz söz verdik. Gecikmeden hayata geçirilmesi gerekiyor. 
 
Şimdiki il yönetimi ve milletvekillerinin performanslarını nasıl buluyorsunuz?
(Gülüyor) Güzel bir tuzak soru. 14 yıl boyunca AK Parti çatısı altında değişik görevleri yerine getirdim. Zor ve ciddi emek isteyen çalışmalar umut ediyorum ki layığıyla yapmışımdır. Şimdi milletvekilliği ve il yönetiminde yer alan arkadaşlar aynı zorluklar ile mücadele ediyor. Bu noktada benim kanaatlerimden daha ziyade Eskişehir halkının kanaatleri daha önceliklidir.
 
“CHP’de yaşan krizlerin, AK Parti’de yaşanmadığı görüşü hakim”, gerçekten yaşanmıyor mu? Yoksa alttan alta çatlaklar söz konusu mu?
Bizim partimize sadece bir siyasi parti gözüyle bakmak yeterli değildir. Bir biriyle kader ve anlayış birliği yapmış insanların oluşturduğu bir görüntü söz konu. Ülkenin geleceğini şekillendirecek, ülkeye katkı sunmak için seferber olmuş bir hareket. AK Partililer için yürüdükleri yol bir davadır. Ben İl yönetimindeki görevim boyunca arkadaşlarımız ile konuşmalarımızda hep birliktelik mesajları verdim. “Hep beraber yürüyeceğiz” dedik. Bu noktada kimsenin partisi ile küsmesi söz konusu değildir. “Mevki sahibi olununca ben varım, diğer türlü yokum” demek, bu onurlu bir duruş değil. Bugün yaptığım görevin de sonlanması halinde bir üye olarak partime elimden gelen katkı sunarım.
 
Gelelim referandum,  herhangi bir tahmininiz var mı?
Türkiye’de ‘evet’in çıkması ile ilgili bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum. Güzel bir oy oranı ile ‘evet’in çıkacağını düşünüyorum. Zor, çok emek harcanan bu sürecin, 16 Nisan’da evet kararı ile taçlanacağını düşünüyorum. Eskişehir özeline gelirsek 2007’de yapılan halk oylamasında Eskişehir’den %58 evet çıkmıştı. 2012 yılında yapılan referandumda ise evet %46.5 hayır oyu ise %53.5’te ben bu makasın bu referandumda kapanacağını düşünüyorum. Ne kadar kapanır, geçer mi bilmiyorum ama Türkiye’de evet konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağı kanısındayım.
 
Ak Parti neden böyle bir anayasaya ihtiyaç duyuyor. Ülkenin gelmiş geçmiş en güçlü iktidarı, her türlü adımı rahatlıkla atabiliyor. Bu süreçte böyle bir anayasa şart mıydı?
Soruyu oradan sorunca yanlış. AK Parti iktidarda ve evet güçlü bir iktidar kabul ediyorum. Her şeyi yapabilecek bir kabiliyeti de var. Ama sorunun sorulduğu yer çok yanlış. Meseleye sadece bir AK Parti meselesi olarak bakıldığı zaman bu soru ortaya çıkar. Yeni anayasa AK Parti daha fazla şeyler yapsın diye değil. Problem üreten bu sistemden ülkeyi kurtarmak amaçlı bir seçim bu. Türkiye’nin geleceğine yönelik atılan dev bir adım. Bu gözle bakıldığı zaman referandum parti meselesi olmaktan çıkar.
 
Başbakan Binali Yıldırım, “Erdoğan değil her doğan için” dir bu anayasa diyor. Şimdi böyle yetkilerin her doğana ait olması biraz tehlikeli değil mi? Ülkenin başına kimin geçeceğini tahmin edemiyoruz. Ancak bu yetkiler kötüye kullanacakların eline geçmesi halinde ülkeyi bir felakete sürüklemez mi?
Bu millet ülkenin başına ülkeyi felakete götürecek birilerini getirecek kadar basiretsiz mi? AK Parti, 2002’de %34’lük bir oy ile tek başına iktidara geldi. Yeni sistemde ise %50 üstü bir oy ile iktidara gelinecek. %34 ile ülkeye iktidar olan bir partiye güveneceksiniz ama %50 ile gelene güvenmeyeceksiniz. Bu doğru bir yaklaşım değil. Ülkenin %50’sinden fazlasının tercihi doğru değil, ama sizinki doğru. Bu bana kalırsa sakat bir yaklaşım. Demokrasinin ön koşulu millete halka güvenmektir. Demokraside doğruluk kavramanın referansı halktır. İktidar referansını halktan alır. Tutun ki ülke genelinde %50’den oy almış bir insan yanlış yaptı. Seçimler niçin var. Bir sonraki seçim bunun hesabı sorulur.
 
Yani sizin gözünüzde ‘tek adamlık’ gibi bir tehlike yok.
Şuan ki sistem, 16 Nisan’da getirilecek olan sistemden çok daha fazla tek adamlığa kapı açıyor. Şuanda Cumhurbaşkanı ne yaparsa yargılanır? Vatana ihanet suçundan. Bunun bir tarifi var mı? Yok. Dolayısıyla yaptığı hiçbir icraattan sorumlu değil. 16 Nisan’da cumhurbaşkanına bu sorumluluk veriliyor. Hem yargıya, hem de meclise karşı çok daha fazla sorumlu bir cumhurbaşkanlığı gelecek referandum sonrası. Yeni sistemde bakan olma kaygıları gütmeyen milletvekilleri özgür iradelerini daha fazla yansıtabilecek. Referandum sonrasında tek adamlıktan çok daha ziyade uzlaşı kültürünü öne çıkaracak bir siyasi arena varlığını fazlasıyla hissettirecek.
 
Son olarak siyasetten edinilen en büyük ders nedir sizin için?
Siyasette makam yükseldikçe insan kendi karakterinde tevazuyu da arttırması gerekiyor bana kalırsa. Ben siyasi hayatım boyunca hep bu doğrultuda ilerlemeye çalıştım. İyi de siyasette yer aldım. Bu sayede bazı hizmetlerin yapılmasına vesile oldum. Ankara’ya her gidip geldiğimizde şehre bir kazanım sağladıysak çok huzurlu oluyorsunuz. Birçok insanı tanıma gibi bir şansıda siyaset sunuyor. İnsanlar sizi Salih Ağabey diye çağırıyorsa bu çok ayrı bir durum. Yani vatandaşlarla bu sıcaklığı yakalıyorsak bu çok önemli bir kazanım. Siyasetin sonunda alnınız ak bir şekilde sokaklarda geçiyorsanız bu çok önemli. Bunun yanında tabiki menfaati peşinde koşanlar, ihale peşinde koşanların da ayağına bastık. Bundan sonrada olacak. Milletin kaynağını korumak zorundasınız, gerektiğinde bu tavrı korumak zorundasınız.
 
Keşkeleriniz oldu mu hiç?
İşin aslı öyle çok fazla keşkem olmadı. Ancak daha köşeli bir insan oldum. Bu siyasi arenada ne kadar getirir, ne kadar götürür bilmem, ama ben bu köşelerimden vazgeçmedim. İyi mi yaptım, kötü mü yaptım bunu zaman gösterecek. İhanet etmiş insanların yüzüne gülmeyi beceremiyorum. Bunu keşke ile söylemiyorum. Biraz ilkeli olmak gerektiğine inanıyorum. Siyasette her türlü ilkesizliğe imza atacaksınız, dedikodu yapacaksınız bugün hiçbir şey olmamış gibi hareket edeceksiniz. Maalesef siyaset tüccarları her yerde var. Bir şekilde bu tür siyaset güdenlere karşı ilkeli bir duruş sergilenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu doğrumu yanlış mı bilmiyorum.
 
 
 
 
 
 

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.