ORTADA BİR YAKAN TOP VAR NE REKTÖRLÜK NE YÖK İNİSİYATİF ALAMIYOR

KHK ile Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Kasım Akbaş, Rektör Prof. Dr. Naci Gündoğan’ının açıklamalarına yanıt verirken, gelinen süreci değerlendirdi.

ORTADA BİR YAKAN TOP VAR NE REKTÖRLÜK NE YÖK İNİSİYATİF ALAMIYOR
01 Kasım 2017 Çarşamba 13:22

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan’ın esgündem26.com’a  yaptığı açıklamalar sonrasında cevap hakkı doğduğunu belirten Kasım Akbaş, Soner Uçak’a itirazlarını anlattı.

Polemik yaratmak gibi bir dertlerinin olmadığını belirten Akbaş, “Herkes düşüncelerini ifade etmek de özgürdür. Şu yüzden görüşme yapma ihtiyacı hissettim. Naci Bey’in sizin sitenizde de yer alan bir takım ifadelerin kamuoyunu yanıltacağını düşündük” dedi.

Bazı ifadelerin yanıltıcı olduğunu söylediniz. Hangi ifadeler bunlar?

Bir tanesi “belgelerle hareket ettik, ihraçları belgeler neticesinde oldu” ifadesi.  Sürecin başından beri bu belgelerden söz ediliyor. Ama kimse bu belgeleri görmedi, okumadı, bilmiyor. İhraçlarla ilgili olarak ortaya konmuş, bilinen belgeler olmadığı gibi, ihraç edilenlerin bir kısmı için mahkemeler ve savcılar tarafından işlem yapılmadığını biliyoruz. Rektör beyin elinde olup da güvenlik kuvvetlerinin ve yargının elinde olmayan belgeleri merak ediyoruz işin aslı.

Şuanda bir suçunuz yok ve geri dönemiyorsunuz. Bir hukukçu olarak bu durum sizce de biraz garip değil mi?

Biz imzayı attıktan sonra ve kopan kıyametlerin ardından Eskişehir Savcılığında ifade verdik. Üzerimize atılan herhangi bir suç yoktu. Sadece “bildiriye imzayı nasıl ve nerde attınız?” gibi sorular soruldu. Şuanda bizim bilebildiğimiz kadarı ile İstanbul Savcılığının elinde toplanmış durumda bütün ifadeler. İstanbul Savcılığının tek tek imzacı akademisyenler için dava açacağı yönünde haberleri basından biliyoruz. Bunun dışında KHK ile ihracın gerekçeleri çok açık. ‘Terör örgütü üyesi olmak, irtibatlı olmak ya da iltisaklı olmamız’ gerekiyor. Bu 3 unsurdan bir tanesi olması gerekiyor. Ancak bizim hakkımızda imza attıktan sonra yürüttükleri o kadar soruşturmaya; idari soruşturma ve savcılık soruşturmasına rağmen 2016’nın Ocak ayından beri hakkımızda bulunabilmiş tek bir bulgu, belge yok. Yegâne gerekçe barış bildirisine imza atmamız olmasıdır. Ciddi makamlar tarafından böyle söylemler olduğu zaman kamuoyunun yanıltılacağını düşünüyoruz.

“KHK’lara karşı yargı yolları kapalı”

Naci Bey, ‘bir sorunun var olması halinde buna mahkemelerin karar vereceğini’ söylemiş. Naci Bey’in söylediklerinde umuyorum ki bilgisizlikten kaynaklıdır. Ve kasıtlı bir çarpıtma değildir. “Yargı başvursunlar” diyor. Çok açık ve net birşekilde KHK’lara karşı yargı yolları kapalı. Biz İdare Mahkemesine başvurduk,Danıştaya başvurduk, Anayasa Mahkemesine başvurduk bize “KHK’yı inceleyemeyiz” dediler. Avrupa İnsan Haklarına başvurduk onlarda bize “kurulan komisyona başvurun” dedi.

Rektör Naci Gündoğan kasıtlı olarak mı sizleri attı veya attırdı? Böyle bir derdi neden olsun?

Bizim yegâne atılma nedenimiz imzacı olmamız. Biz açığa alınmışken KHK’ya koyulmamışken bir yerel gazeteye “onların olağanüstü halle KHK’larla bir ilişkileri yok gidip mahkemeye başvursunlar” demişti. Biz o dönemde açığa alınma işlemine karşı mahkemeye başvurduk ve kazandık. İdare Mahkemelerin bugün içinde bulunduğumuz duruma rağmen“bir bildiriye imza atmak açığa alınma nedeni olamaz” kararını verdi. Ama daha sonra bazı arkadaşlarımızın sözleşmeleri yenilenmedi, hem de KHK’ya koyulduk. Sözleşme yenilenmemeye yargı yolu açık ama KHK’ya kapalı.

“Kötü bir idarecidir ama iyi bir insan olması için hala şansı var”

Naci Bey, bizim davaları kazanacağımızı bildiği için bizim isimlerimizi KHK’ya yazdırdı. Naci Bey“ ikişeyi çok iyi biliyorum” diyor. Bildiklerinden biri iyi idareci olmakmış. Bence iyi bir idareci değil. Yaptığı işlemin sonuçlarını bilmiyor, ya da bileyerek yapıyor o zamanda iyi bir insan değil. Hayatlarına zarar verdiği insanlar hakkında hala böyle demeçler veriyor ise iyi bir insan değil. “Benim vicdanım rahat” demiş. Kötü bir idareci olmak çok büyük bir problem değildir ama iyi insan olmak bir akademisyen için önemli bir öğedir. Kötü bir idarecidir ama iyi bir insan olması için hala şansı var. “Vicdanım rahat demesi” beni en çok rahatsız eden söylem.

“Sıradan bir insanın bile vicdanı rahat olamaz”

Bu ülkede insanlar öldürülürken, çocuklar tacize, tecavüze uğrarken en ufak bir rahatsızlık göstermeyenlerin vicdani olarak çok sağlam durmalarını beklemiyoruz. Unutmadan Naci Bey’in Rektör yardımcılığı döneminde,  Ali İsmail Korkmaz bir caddede vahşice öldürüldü. Tek bir söz söyleyemediler. Bırakın bir bilim adamı,bir aydın olmayı en basit insani tavırla bile bu konu ile ilgili birkaç sözlerinin olması gerekirdi. Buyüzden vicdanlarının rahatsız olmamasını anlayabiliyoruz. Bu nedenle biz bu ülkede vicdanın gerektirdiği sorumluluğu üstleniyoruz. Sadece çamur atmasınlar. Eğer bir insan vicdanım rahat demek zorunda kalıyorsa orada bir sıkıntı vardır. Keşke vicdanı rahat olmasa da iyi bir insan olma şansını kaçırmasa. Bu şansı iyi değerlendirmeli bence. Benim açımdan en kritik noktalardan bir tanesi buydu. Umuyorum ki; bütün bu süreçler sona erdiğinde de “vicdanım rahat” diyebilir. O zaman “üzerimde çok baskı vardı o yüzden yaptım” dememesini umuyorum.


 

Rektör Naci Gündoğan’a çok fazla sorumluluk yüklemiyor musunuz? Tüm üniversitelerde bu tür durumların yaşandığı göz önüne alındığında.

Gerçekten henüz Naci Bey’in hırsını alamadığını düşünüyorum. Diyor ki “Ben savcı, hakim değilim. Bilgi ve belgelere göre listeleri hazırladık verdik.” YÖK Başkanı da açıklama yapıyor;“listeler bize rektörlerden geldi” diyor. Ortada bir yakan top var. Çünkü yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun farkındalar. Bu yüzden kimse inisiyatifi üzerine almıyor. Bizim soruşturmalarımızı yürüten eğitim fakültesi dekanı Coşkun Bayrak kendisi ile gidin konuşun bizzat bana söyledi “Evet, Kasım biliyorum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı yaptığımız iş ama YÖK’ten talimat geldi” diye. Buyursun yalanlasın. İmzacıları KHK’ya koymamış üniversiteler var. YÖK alttan alta rektörleri teşvik ediyor; koyun bunları KHK’ya diye. En zayıf halkalar, iyi idareci olmayanlar, iyi akademisyen olmayanlar, iyi insan olmayanlar isimleri KHK’ya koyuyorlar. Bu nedenle bizim isimlerimiz rektörlükten gitti. Naci Bey “Süreci başlattım ben yalnızca” diyor. Nasıl bir idarecidir ki; başlattığı sürecin sonuçlarını göremiyor. KHK ile ihraç edilmek ne demek biliyor musunuz? Yurt dışına çıkamıyorsunuz.Yeşil pasaportlar iptal, yeni pasaport alamıyorsunuz. Yurt dışından teklifler geliyor ama gidemiyoruz. Çünkü başarılıyız, başarılı akademisyen olduğumuzdan kuşkumuz yok. Herhangi bir kurumda çalışamıyorsunuz. Dernek kuramıyorsunuz. Bir yasal engel yok ama dernek bile kuramıyorsunuz. Bilirkişilik yapamıyorsunuz.

“Bunu söylemem gerek”

Bir arkadaşımızın başına gelen ilginç bir olay var. Bunu anlatmam gerek.Emekliliği gelmiş hocamızın işlemlerini SSK yapıyor. Ancak Rektörlükten yazı gelmiyor. 6 ay sürdü bu süreç. Bunu nasıl açıklayabiliriz. Nasıl bir korku ise büyük bir sıkıntı içerisinde bilerek, isteyerek zarar vermeye çalışıyor. İkinci rektörlük dönemini yaşamaya çalışıyor herhalde veya siyasete atılım yapmayı amaçlıyor. Anlam veremediğimiz durumlardan biri buydu.

Hocam peki bu süre boyunca neler yaptınız?

Akademisyenlikten,bilimden hiç vazgeçmedik. Türkiye’de ilk olarak dayanışma derslerini başlattık. Otuz tane ders verdik, 1,5  yıl içerisinde. Eskişehir okulunu kurduk. Eskişehir okulunda dersler vermeye devam ediyoruz. Fizikten, edebiyata, hukuktan, çalgı yapımına kadar.Yayımlar yapmaya devam ediyoruz. İhraç edildikten sonra geçen hafta bir çeviri kitabım yayımlandı. Önümüzdeki hafta 2 kitabım daha yayınlanacak. Çeviri yapmaya devam ediyoruz. Araştırma projeleri yapmaya devam ediyoruz. Bir akademisyenin yapabileceği bütün faaliyetlerimize devam ediyoruz

Psikolojik olarak durumlar nasıl?

Hayat tabiki zor. O anlamda bir zayıflıktan daha ziyade daha fazla mücadele etmemiz gerekir diye düşündük. Bütün zorluklar karşısında bilim ve dayanışmaya sırtımızı dayadık. Sendikamız ve bize destek verenler sayesinde zorluklarla başa çıkabiliyoruz. Büyük bir kesim açısından bir yılma söz konusu değil. Akademisyen olmakta, bilim üretmekte ülkeye ve insanlarına bir şey vermek konusunda daha fazla azim içindeyiz.

Sonuç ne olacak peki?

Akademinin insanlığa ciddi bir borcu var. Şuan için bu bedeli ödüyor olabilir. Ama bu röportajı okuyanlara, üniversitede okuyan gençlerimize, bu ülkeye akademisyenler olarak bir şekilde bu borcu ödemek zorundayız zaten. İnsanlar değişiyor, ülke değişiyor dünya değişiyor. Neredeyse her yanımız insanların bir birini boğazladığı manzaralar ile çevrili. Tüm bu karanlık tabloyu değiştirecek yegane unsur barıştır. İnsanları artık o, bu, şu diye ayırmak yerine el birliği ile barışı yaratmak gerekiyor. Biz bu nedenle bizi duymayı isteyen ya da duymayı istemeyen tüm kulaklara sözlerimizi iletmekle sorumluyuz. Herkese sözlerimizi söyleyerek bu süreci atlatacağız. Biz bir kahramanlık falan yapmıyoruz. Yanlış anlaşılmasın. Sadece bu ülkeden, insanlardan umudu kesmeyen akademisyenlerin yapması gerektiği şeyleri yapmaya çalışıyoruz.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.