BİR ‘EKSİK’ VAR BU ŞİİRDE HUKUKÇU ŞAİR MUSTAFA SERHAT KAŞIKARA

MUSTAFA SERHAT KAŞIKARA

MUSTAFA SERHAT KAŞIKARA



08 Haziran 2018, 14:45

Meslek sahibi kişilerin meslekleri dışında hayatı daha iyi anlayabilmeleri için sanata değer vermeleri gerektiğini düşünürüm. Bu taktirde hayatlarını dolu dolu yaşarlar. Hayattan zevk alırlar. Bunu ister hobi olarak görün isterse de iş olarak görün; her ikisinde de insanı rehabilite eden bir tarafı var. İnanın ben sanatla iç içe olmayı hayat felsefisi olarak görüyorum. Bana ilham veriyor. Hangi dalla ilgilenirsem ilgileneyim içinde mutlaka görsel sanatların tanecikleri, zerrecikleri mutlaka bulunur. Beni yakından tanıyan kişiler bunu mutlaka sezer. Etrafımdaki bütün kişilere de bunu telkin etmeye çalışırım. Çünkü sanat; insanın çalışma enerjisini düzenler.

Benim gibi sanatı içerisine sindirmiş ve zevk duyan kişilerle birlikte olmakta ayrı bir mutluluk kaynağı. Sanat dallarından herhangi birisi ile ilgilenmiş veya ilgilenmeye devam eden kişilerden zarar gelmez. Çünkü onun içerisinde herhangi bir fesatlık veya hainlik olmaz. Olanlar varsa da istisnalar kaideyi bozmaz diyebiliriz.

Bu haftaki konuğum; içten, samimi ve bir o kadar da bilgili bir hukukçu,

Hukukçu olmasının yanında ayrıca sanatkar..

Mustafa Serhat Kaşıkara.

Serhat Hocamın son dönemde yazdığı şiirleri derleyip, toparladığı ‘Eksik’ adlı şiir kitabını konuştuk. Keyifli bir söyleşi oldu, umarım beğenirsiniz.

Serhat Hocam, kendinizi bizlere tanıtır mısınız?

İsmim Mustafa Serhat KAŞIKARA. Daha çok Serhat adımı kullanırım. Mahlas kullanma, Türk kültüründe uygulanagelen çok eski bir gelenektir. Ben de bunu devam ettirmek istedim. Bu yüzden, şiirlerimde ve özlü sözlerimde çoğu zaman “Nashquaeff” mahlasını kullanmayı tercih ederim. Eskişehir doğumlu olmamama rağmen kendimi “Eskişehirli” hissediyorum. Çünkü bu güzel şehirde yaşamayı, onun havasını koklamayı ve güzel insanlarıyla birlikte vakit geçirmeyi seviyorum. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra meslek hayatıma avukat olarak başladım. Akabinde ise, akademiye girdim ve yaklaşık 8 senedir bu camiada hem kendimi yetiştirmeye hem de hukuk alan yazınına kayda değer eserler bırakmaya çalıştım. “Her şeye rağmen”, umarım faydalı olabilmişimdir. Yakın süreçte, farklı deryalara yelken açmayı plânlıyorum. Çünkü dünya keşfedilmeye, hayatsa yaşanmaya değer!

Şimdi ise, burada, “şair” kimliğimle karşınızdayım. 2018 yılınınilk aylarından itibaren kolları sıvadım. Yıllardır aklımda olan bir projeyi, fırsat bu fırsat diyerek gerçekleştirmek istedim ve bunun sonucunda da, şimdi elinizde tuttuğunuz “Eksik” adlı kitabı vücuda getirdik. Bugayret dolu yoğun süreci, zamanın eleğinden geçen pek çok duygunun kimi zaman acı kimi zaman tatlı kimi zamansa umut ve hayâllerle dolu serüveninin kitaplaştırılmış hâli olarak adlandırabilirim. Şiir sanatı, az ve öz bir yaklaşımı benimserken,düşüncelerin güzel ve etkili söylenmesini de kaçınılmaz olarak vazgeçilmez kılıyor. Dolayısıyla, duyguları yazıya dökebilmek kadar yazılanları tam anlamıyla sindirebilmek degerçekten zor iş. Yaşanmış anıların ve tecrübelerin, üzerine gerçekten büyük emek ve mesai harcanarak ilmek ilmek işlendiği kitabım, umarım okuyucularını yürekten kucaklar ve onlar tarafından beğenilir. Şiirlerime ilişkin bir hayâlim de var tabi. İlerleyen süreçte, besteleri de olan bazı şiirlerimin kulaklara da hitap edecek şekilde seslendirilmesini de çok isterim.

Akademik hayattaki başarılarınızın yanında sanatla da iç içesiniz. Sanata bakış açınız nedir?

Kanaatime göre insan, çok yönlü olmalı.Hayatın anlamını idrak edebilmek ya da en az kendisi kadar meşhur olan Dr. StephenCOVEY’in o ünlü deyişiyle“hayatın iliğini emebilmek”, sanki biraz da bunda saklı. Eskiler çok yönlü olmaya “hezârfen” derlermiş. “Hezârfen” ya da “polimat”, pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişi anlamına gelmektedir. SiyaliRamamritaRANGANATHAN’ın 1931 yılında yayımlanan “Kütüphanecilik Biliminin Beş Yasası” adlı yapıtında bahsettiği ve sonradan da kütüphanecilik kültürü açısından benimsenen kadim bir ilke vardır. Buna göre: “Her kitabın bir okuyucusu; her okuyucunun da bir kitabı vardır.” Ne kadar sade ve etkili bir ilke, öyle değil mi? Dolayısıyla insan, yeniliklere her daim açık olmalı; fakat özünü de kaybetmeden bu yeniliklere uyum sağlayabilmelidir. Evrim denilen şey, geriye meyledemeyeceği gibi, geridekileri de ortadan kaldırıcı etki taşır. Aksi durum, evrim mantığına aykırıdır. İşte bunun için de pek çok alanda bilgi sahibi olmak bir avantaj hâline geliyor. Bu durum, gelişimi ve ilerlemeyi doğal olarak tetikliyor. Burada kastettiğim tabi ki her alanda uzman olunması değil. Ama bilginin güç olduğu, gelişen ve değişen dünya dinamikleri açısından akıldan asla çıkartılmamalı. Bu noktada, çok yönlü olabilmek, sanatla da ilgilenmeyi zorunlu kılıyor. Fakat bu ilgi, kuru bir ilgi değil tabi ki; çoğu zaman ellerin taşın altına sokulması da lâzım.

Atatürk hayatı boyunca sanata dair pek çok önemli söz sarf etmiştir. Onun sanata ve özellikle de şiire verdiği öneme burada değinmek isterim. Bu sözlerinden birinde, “Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılâplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır. Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.” diyerek, sanatın bir ulus için ne kadar önemli olduğunun altını çizmiştir. İşte bu da, sanatın gerekliliğinin bir diğer yönünü vurgulamaktadır. Yine Atatürk’e göre, “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, nağme ile olursa musîkî, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”Sıralamaya dikkat ediniz lütfen. Güzelliğin ifadesine yarayan sanatların en başında “şiir”vurgulanmış. Bu durum, bütün şairlerimiz için bir onurdur bence. Yine, “İnsanlarda birtakım ince, yüksek ve temiz duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek, derin ve temiz duyguları en ziyâde duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen, şairdir.” diyen Atatürk ne de güzel söylemiş, öyle değil mi?

Akademik olarak şimdiye kadar yazdığım tüm makale ve kitaplarımda, alanyazına katkı sağlamak, faydalı bir eser bırakmak ve anlaşılır olmak gibi amaçlar, benim açımdan hep ön plânda tutulmuştur. Bununla birlikte her uğraşın yahut her alanın kendine has kişileri olduğu gibi kendinehas dinamikleri de vardır. Bu noktada, yapılan bir işin iyi ve sağlam olması, ona ait olan özgü sanatların kullanımıyla mümkündür. Ne zaman ki kaliteli bir işe rastlarsınız, onu kazıdığınızda altında büyük bir emeğin, estetik düşüncenin ve sanatın yattığını görürsünüz. Bu nedenle, işin esasına baktığınızda, tesadüfe tesadüf etmek, imkânsızdır.    

Hayata ve sanata bakış açımın çok yönlü olmasının bir diğer nedeni de çok yönlü bir Aileden geliyor olmam. Rahmetlik Babam, müziği çok sever ve onunla yakından ilgilenirdi. Keza Annem ve Ablam da öyledir. Hatta Babamın sesi çok güzeldir, bize Türk Sanat Müziği eserlerini sık sık söyler, biz de bundan büyük keyif alırdık. İtiraf etmeliyim ki küçüklüğümde bu tür eserler bana çok hitap etmezdi ve ağır gelirdi. Ama yaş ilerledikçe, Türk Sanat Müziği eserlerindeki o derinlik beni cezbetti ve çok sever oldum. O dönemlerde, Annem ile Babam, Türk Sanat Müziği Korusuna giderlerken ben de ara sıra onlara takılırdım. Kursa, TRT’den bir ses sanatçısı gelirdi. Coşkun Hoca kanun çalarak eserleri seslendirirdi. Bu süreçte, kanunun sesi bana çok gizemli geldi. Adeta bu sese âşık oldum ve dedim ki, “ben bunu çalmalıyım!”. Hukukçuların olduğu bir aileden gelmem, benim de hukukçu olmam ve buna ilâveten müzikle de yakından ilgilenmem nedeniyle kendi kendime, “Hukukçu adam hangi enstrümanı çalar? Tabi ki Kanun!” dedim ve bunun üzerine Babam isteğimi kırmayarak ban bir kanun aldı ve ben deonu çalmasını öğrendim. Akabinde, yazdığım bazı şiirlerime besteler de yaptım. Onları kanunumda çaldım. Bu vesileyle farklı ortamlar keşfettim ve benim için bu, çok farklı bir deneyim oldu. Fırsat buldukça çalmaya çalışıyorum ama hâlâ amatör bir “kanuncu” olarak öğreneceğim çoook şey var.

Bu soru başlığında son olarak şuna da değinmek istiyorum ki, sanat ve şiir ile ilgilenmek kişiye çok farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Bu nedenle de, bence faydalı bir uğraş. Böylece insan, kendisinde bulduğu ve diğer insanlarda da ortak olan bazı eksik yanlara merhem olup, onları tamamlayabilir diye düşünüyorum.

Gelelim “Eksik” adlı şiir kitabına. Öncelikle hayırlı olsun diliyorum. Kitabın öyküsünü sizden dinleyebilir miyiz?

Sözcükleri seviyorum, onlar da beni seviyor. Bir çocuk gibi onlarla oynuyorum, onlar da benimle oynuyor. Bazen ben onlara hükmediyorum, bazen de onlar bana... Aramızdaki bu bağ, gizil olduğu kadar güçlü de bir bağ. İşte sözcüklerle aramdaki bu bağ, uzun süredir devam ediyor ve uzun süre de devam edecek gibi görünüyor.Ben de bu serüvenin kitaplaştırılması zamanının artık geldiğini hissederek kolları sıvayarak heyecanla işe koyuldum. Ve işte karşınızdayım!

Bazen insanlar kitabımı ellerine aldıklarında, bu şiirlerin bir çırpıda ve hemencecik yazılıverdiğini zannediyor. Bu duyguyu,heyecanla kitabımı elime ilk aldığımda ben de birazcık hissettim. Ama işin aslı, hiç de öyle değil.Şiirlerimi kolay yazmadım. Kitaptaki bazı sayfalar ıslaktır, okuyucular da kitabı okudukça bunu fark edecekler. Hatta belki de bazı sayfalar, okuyucular tarafından okundukça ıslak bir hâle bürünecek.

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, gerek yazım aşamasında gerekse kitap hâline getirilme aşamasında uzun zaman alan kaydadeğer uğraşlar sonucu meydana getirilmiştir. Bu bağlamda, kendime olduğu kadar bu eserin hazırlanmasında benden destek ve yardımlarını esirgemeyen, umutlarımı besleyen, ilham veren ve dünyamı güzelleştiren Canım Ailem’e –ki özellikle de, bu kitabın basımını göremeyen, “Ailemizin Çınarı” olan rahmetli Canım Babam’a– , sevdiklerime ve sevenlerime, ayrıca tüm dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Yıllar süren süreçte, yazılması noktasında bu eserin arkaplânını oluşturan ve asıl teşekkürü hak eden; o, kimisi yaşanmışlara, kimisi yaşan(a)mamışlara; kimisi mâzîde kalan, kimisiyse âtîye saklanan her şeye de içten teşekkürler! Selâm olsun her birine…Ve tabi ki, siz değerli okuyucularıma da keyifli okumalar diler, en içten saygılarımı sunarım.

Kimi zaman hüzün kimi zaman neşe kimi zaman tutku ve coşku kimi zamansa özlemden kaynaklanan duyguların yazıya döküldüğü, toplamda 141 şiirden oluşan “Eksik” adını taşıyan ilk şiir kitabım, Nisan ayında görücüye çıktı.Kâğıt Yayınevinden çıkan kitabın ilk tanıtımının yapıldığı lansman, TÜYAP işbirliğinde hazırlanan ve 14-22 Nisan 2018 tarihleri arasında Kültürpark-Uluslararası İzmir Fuar Alanında düzenlenen 23. İzmir Kitap Fuarında gerçekleşti. Şiir alanında çıkardığım bu ilk kitabım, yine bir ilk olarak böylesi bir fuara katıldı. Pek çok yazar ve yayınevinin de katıldığı İzmir Kitap Fuarına yoğun ilgi vardı. Fuarda şiir severlerle buluştuk. Kitabın Eskişehir’deki imza günü etkinliği ise, 14 Mayıs 2018 Pazartesi günü Adımlar Kitap Kafe’de gerçekleşti. Etkinliğe, gerek yakın çevremden, gerek Anadolu ve Osmangazi Üniversitelerinin akademik camiasından gerek öğrencilerimden gerekse Eskişehir Barosundan pek çok davetli katıldı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN de etkinliğe, bir kutlama ve tebrik mesajı gönderdi. Kitap ve ona dair etkinlikler vesilesiyle pek çok şiirim, okuyucularıyla buluştu.

Şiirde yazılanların asıl anlamının, onun şairi tarafından seslendirilmesinde kullanılan vurgu ve tonlamadan ortaya çıkacağını düşündüğümden, şiirlerin, esasen onun şairi tarafından okumasının faydalı olacağını ifade edebilirim. Fakat bazen bu durum değişe de bilir ve bir şiiri seslendiren herhangi bir kişi, şairden daha etkili bir şekilde anlam ve duyguyu karşı tarafa geçirebilir.Etkinlikte, kitapta yer alan bazı şiirlerimi bizzat seslendirdim. Bunlar arasında, özellikle okumak istediğim ve aynı zamanda kitabımın ismi olan “Eksik” adlı şiirim de vardı. İmza gününden bir gün öncesi, 13 Mayıs gecesinde, bana bir sürpriz yapıldı. Bundan da bahsetmek isterim. Gümüşhane ve Bayburt Bölge Barosu Başkanı Av. Serkan PEKMEZCİ ağabeyim, kitapta yer alan birkaç şiiri seslendirdiğini belirtti ve bana bunların görüntülü kaydını gönderdi. Ben de bana yapılan bu sürprizi, etkinlikte konuklara sürpriz olarak sundum. Sevilen ve duygulandıran bu gösterim, konuklardan büyük alkış aldı. Sizin vesilenizle buradan Serkan üstadıma tekrar teşekkür ediyorum. Etkinlikte, konuklardan sevdikleri şiirler varsa, seslendirmelerini de istedim. Bu esnada izleyiciler arasından dostum Umut ÇAPAR gelmek istedi ve memnuniyetle onu sahneye davet ettim. O da, “Bahane…” adlı şiirimiçok duygulu bir şekilde seslendirdi ve seyircilerden alkış aldı.

Şiir kitabının adı da çok manidar. Neden “Eksik”?

Kitabın isminin neden “Eksik” olduğu gizemli olduğu kadar gerçekten de manidar.Aslında anlamı da kendi içinde saklı. Esasında birkaç nedenden ötürü bu adı koymak istedim. Bunlardan ilki, kitabıma da ismini veren “Eksik” adlı şiirimi bir ayrı sevmem. Dolayısıyla, bu şiirimi önceledim ya da ona kıyak geçtim diyebiliriz İkinci neden ise, kitabın hazırlanması ve bir proje olarak sunulması aşamasında sayfa sayısının belirlenmesive okuyucuyu kalın bir kitapla baş başa bırakmamak isteği,benim için önemli bir husustu. Bu kaygıyla, çoğu şiirimi elemek durumunda kaldım. Dahası, elenenlerin yanı sıra gelecekte yazılacak şiirler de var tabi. Doğal olarak da kitabım, bu bağlamda biraz mahrum ve biraz da eksik kaldı. Üçüncü neden olarak ise şunu ifade edebilirim ki, hiç kimsenin mükemmel olmadığını, herkesin bazı açılardan eksiklikler taşıyabileceğini,bunca yıllık hayat deneyimim bana öğretti. Bu da, kitabın adının belirlenmesi üzerine bana yol gösterici oldu.Dördüncü neden olarakise aşkın, o doğal sürecindeki hâlini gösterebilirim. Aşk ilişkisi düşünüldüğünde, bazı şiirlerimde karşı tarafhep eksikti ve bu da dolaylı olarak şiirlerime, doğrudan olarak da kitabımın adına yansıdı. Kim bilir belki de şiirlerim, okuyucuların arayıp da henüz bulamadığı o eksik yanına yaniruh eşine-kalbinin diğer yanına dair arayışlarına tercüman yahut vesile olur. Son neden olarak–ki belki de en ehemmiyetlisi diyebiliriz–, gökleri çok özlemem…Büyük sevdalarda ayrılıklar kaçınılmazdır ve çoğu zaman ayrılıklar, vuslata dairdir. Gökleri çok özledim… Kim bilir, belki bir yanım, O’na ulaşana kadar hep eksik kalacak...

Yakın zamanda plânlanan kitap projeleri var mı? Belki bir ilk olarak bunu Esgündem ailesi aracılığı ile okurlarınıza duyurmuş oluruz.

İnanarak savunduğum ve uyguladığım bir şey var ki o da, bilgiyi neşretmenin bir kabiliyet, kabiliyeti neşretmenin ise hakikaten büyük bir keyif olmasıdır. İlerleyen zamanlarda, yıllardır aldığım notlardan bir araya getirdiğim kendi sözlerimden oluşan bir derleme yapma plânım var. Bakalım kısmet olursa böyle bir çalışmayı okuyucularımla paylaşmayı ve insanlığa atfetmeyi çok isterim. Diğer yandan, hukukçu kimliğimle akademik yayınlarımı olabildiğince devam ettirmeyi düşünüyorum. Çok yakında yeni kitaplarla sizlere merhaba diyebilirim. Takipte kalınız efendim!

Neden şiir? Sizi şiir yazmanızda etkileyen hususlar vardır. Bunlardan bahseder misiniz?

Genel olarak sanata olan ilgim ve özelinde de “neden şiir?” sorusuna gelirsek, ünlü ressam ClaudeMONET’ninşu deyişi aklıma geliyor. MONET bir keresinde, “Kavramayı bir türlü başaramadan doğayı takip ediyorum; ressam olmamı belki de çiçeklere borçluyum.” demiş. Ben de, MONET’nin hayranlık uyandıran bu sözüne bir nazire olarak şöyle söylemek isterim ki, ben, kavrama arzusuyla sürekli insanı takip ediyorum. Şair olmamı belki de bu anlama çabasının bir sonucu gördüğüm “insanı bulabilme umudu”na borçluyum. Ve hiçbir zaman bu arayışa, hayâl gücümü kötüye kullanıp endişeyle bakmak istemedim. Şayet öyle olursa, durum, bir “umut”tan çok, “ağıt”a döner.

Şiirlerimde anlattığım sevgi türlerinin temel yapıtaşının “aile sevgisi” olduğunu ifade edebilirim. Unutulmamalıdır ki insan, sevgiyi ilk başta aile çatısı altında öğrenir. Bu yüzden de ailenin önemiçok büyüktür.

İfade edebilirim ki, gönlümde sevginin pek çok çeşidi var. Bana göre, sevgide kendi içerisinde ayrılır. Örneğin bir anneye, bir sevgiliye, bir eşe, bir arkadaşa, bir çocuğa ya da doğaya duyulan sevgi, çeşit çeşittir. Gönülden gelen, gönüllere ulaşır. Sevgiyi hissettiğiniz anda karşı taraf da bunu hisseder, buna inanın. Karşı tarafın bir insan, bir hayvan, bir çiçek yahut cansız bir şey olması fark etmez. Dolayısıyla, niyetiniz neyse, o karşı tarafa bir şekilde geçer.

Şiirlerimin harcı “sevgi”; dolayısıyla “sevgi”üzerine kuruyorum onları. Bu sevgi, bazen güzel bir kıza duyulan bir aşkta, bazen doğadaki bir çiçeğin muhteşem güzelliğine duyulan hayranlıkta, bazen küçük bir çocuğun gülümsemesiyle gelen ilhamda, bazense çok istenen bir şeyin hasretinde vücut buluyor. Bu duyguları o anda gelen ilhamla hemen kaleme döküyorum. Belirtmek isterim ki: Balık için su ne ise, yazar için ilham odur. Dolayısıyla, ilham, şair için yaşam kaynağı gibidir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Yoğunluğunuz arasında bizlere zaman ayırdığınız için teşekkürler 

Özel anlamda şiir,genel anlamda ise sanata olan ilginin artmasını ve onun taşıdığı değerin anlaşılmasını diliyorum. İnsan olarak farklı coğrafyalarda olsak, farklı iklimlerde yaşasak, farklı kültür ve anlayışlara sahip olsak da, ortak noktalarımızın olduğu aşikâr. Diğer taraftan, ortak noktalarımız kadar, eksikliklerimiz de var. İşte bu durum, bizi birbirimize gittikçe yakınlaştırıyor.Günümüz dünyasında insanlığın büyük bir gayretle aradığı ve istediği yegâne amaçlardan biri de “anlaşılabilmek” değil mi? Bunun için de öncelikle anlayabilmek gerek. Anlayabilmek içinse, okumak… İşte bu yüzden, “okumak güzeldir” diyeceğim.

Son olarak şunu eklemek isterim. Eskişehir’i seviyorum ve burada yaşamaktan mutluluk duyuyorum. Güzelim Eskişehir’imizden, güzel ülkemin güzel insanlarına sizin vasıtanızla seslenebilmek, benim için büyük bir mutluluk. Bana bu fırsatı verdiğiniz için öncelikle kıymetli dostum Hüseyinciğim sana ve senin nezdinde Esgündem26 Ailesine en içten teşekkürlerimisunuyorum. Bu keyifli sohbet için de ayrıca teşekkür ediyorum ve ekipçe başarılarınızın devamını diliyorum. Bu vesileyle, okuyucularıma da en içten sevgi, saygı ve selâmlarımı sunuyorum. Tekrar görüşmek dileğiyle, esen kalınız efendim.

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.